Depresyon

Tanı

Depresyon bir psikolojik çökkünlük durumu olup bireyin yaşamak için hevesli hissetmediği, dünyaya ilgi duymadığı, güçlü sıkıntı hissettiği bir rahatsızlıktır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) depresyonu yüzyıllardır en fazla karşılaşılan sağlık problemi olarak değerlendirmekte aciliyet ve görülme sıklığı bakımından 4. sıraya koymaktadır. Buna göre her 5 kadından biri ve her 10 erkekten biri hayatının bir zaman diliminde depresif bir dönem geçirmekte veya depresyona yakalanmaktadır.Yaygınlığının yüksekliği sebebiyle ruh hastalıklarının soğuk algınlığı olarak nitelendirilse de sonuçları bakımından hayli risklidir. Herhangi bir nedenle hastaneye yatırılan hastaların % 14’ü depresyon tanısı almaktadır.

İşsizlerde, okur yazar olmayanlarda ve düşük gelire sahip bireylerde depresyon riski artmaktadır. Ayrıca kentleşme de depresyon için bir risk faktörüdür.

Tablo

Birey depresif duygudurum içindeyken kendini aşağılar, özgüveni düşer, umutsuzluk, üzüntü, öfke suçluluk, gerginlik hisseder, kendini eleştirir, yeterli donanıma sahip olmadığını başkalarının kendisinden daha iyi olduğunu düşünür, geleceğe ilişkin kötümser, geçmişe ilişkin ise pişmanlık hisseder. Olumsuz düşünceleri gerçeklikten uzaklaşmıştır. Hoş olmayan yaşantılarını kendi kusurlarına bağlar, yaşamına engeller yükler gelecekte de hayal kırıklığı, yoksunluk ve problemlerin devam edeceğini düşünür. İştahında, cinsel yaşamında ve uykusunda problemler görülür, fiziksel, ruhsal, maddi birçok kayba sebep olur. Depresif birey hastalığın içindeyken kendi normalindedir ancak tedaviden sonra garipliğin farkına varır.

Tedavi Süreci Nasıldır ?

Depresif bireyler genellikle kendilerine iyi hissettiren, zevk aldıkları etkinlikleri yapmazlar onun yerine yatakta uzun uzun düşünmeyi, televizyona bakmayı, telefonla uğraşmayı tercih ederek hoşnutsuzluklarını sürdürürler. Zamanla bu konfor alanı asıl problemin de önüne geçerek kendi başına bir problem haline gelir çünkü kişinin duygusal olarak daha iyi hissedebileceği aktiviteler konfor alanından çıkmasını gerektireceği için yapmak istemeyecektir. Danışan daha iyi hissettiğinde bir şeyler yapabileceğini düşünür halbuki iyi hissedebilmek için de bir şeyler yapması gerekir. Bir şeyler yapma fikrine karşın zaten hiçbir şeyin kendisine iyi hissettirmeyeceğine inanır ve böylece bir etkinliğe başlamayarak hareketsizliğin verdiği konfor hissine razı olur. Bu elbette bir kısır döngüdür.

Tüm bu nedenlerle tedavinin hedeflerinden biri aktif olmalarına destek olarak öz yeterlilik duygusunu arttırmaktır. Kişiye haftalık, günlük, hatta duruma göre saatlik aktiviteler planlanabilir. Aklından geçen olumsuz düşüncelere yanıt verebilmesi sağlanır. Bunlar tedavinin yalnızca bir parçasıdır. Görününen aksine incelikli bir iştir, etkili bir müdahale olabilmesi için kişiye özel planlanan ve değerlendirilen birçok başka faktörü içerir. 

İnsan zihni yaşama dair bütün olasılıkları göremediği için sınırlı bir kapasiteye sahiptir. Bu da yaşanılan sorunun çözümüyle ilgili bazı noktaların gözden kaçmasına sebep olabilir. Özellikle yoğun bir duygu içerisindeyken kişiler kendi başlarına seçenekleri görmekte zorlanacağından dışarıdan bir yardım, profesyonel bir bakış yaşanılan olumsuzlukları daha gerçekçi değerlendirmeye, çözüm yolları üretmeye bazen bırakmaya bazense çaba sarf etmeye destek olacaktır. Kişiler tembel, başarısız ya da sorumsuz değillerdir. Depresyon gerçek bir hastalıktır ve etkisi ortadan kalkınca danışan üretmeye devam eder.

Klinik Psikolog

Ömer Faruk Güzelgöz


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu