Düşük Kalorili Ketojenik Diyetin Üstünlüğü

Bugün “Ketojenik Diyet” uygulamalarıyla ilgili büyük bir bilgi karmaşasıyla karşı karşıya kaldığımızı açıkça görüyoruz. Çünkü bir kaç çeşit ketojenik diyet türü olunca sonuçları açısından doğal olarak bilgi karmaşasının da ortaya çıkabiliyor olması gayet normal. O zaman hangi ketojenik diyet ile ilgili hangi bilgi karmaşasını da açıklığa kavuşturmak gerekiyor. Örneğin biz Diyetisyenler olarak ketojenik diyet denilince yüksek hayvansal yağ içeren, protein ağırlıklı Atkin’s Diyetine benzer diyet uygulamaları gelmekte ve dolayısıyla bu tip ketojenik diyetlerin kan lipit parametrelerini olumsuz etkilediği, koroner kalp hastalığı riskini tetiklediği bilgisi yaygın olarak düşünüyoruz. Genel olarak yüksek hayvansal yağ ve protein içeren bu tip ketozis oluşturarak zayıflamak için uygulanan diyetlerde kan lipitlerinde artış, diyet lif miktarında yetersizliğe bağlı konstipasyon ve bağırsak florasında bozulma bilinen bilimsel bilgiler arasında. Fakat ketojenik diyet sadece yüksek hayvansal yağ, fazla protein içeren tiplerinden oluşmamakta ve her ketojenik diyet için de bu yukarıda bahsettiğimiz olumsuz durumlar söz konusu olmamaktadır. 

            Ketojenik diyet çeşitlerine baktığımızda yeterli veya biraz yüksek bitkisel protein ihtiva eden, sağlıklı bir bitkisel yağ olan zeytinyağı içeren ve karbonhidratı az olan farklı tipleri de bulunmaktadır. Bu tip ketojenik diyetlere “Düşük Kalorili Ketojenik Diyetler” denilmektedir. Düşük Kalorili Ketojenik Diyetler(DKKD) öğün yerine geçen gıdalar ile uygulanır ve bu gıdalar liften zengin, protein kaynağı olarak süt, whey ve bitkisel proteinler içerir. Sağlıklı yağ içerip, hayvansal doymuş yağ içermediği için ise kalp hastalıkları riskine neden olmaz. Aynı esnada içeriğindeki zengin lif oranı ve verilen probiyotik desteği sayesinde bağırsak florasını dengede tutar ve konstipasyon vb şikayetler görülmez.  Bu sebepten dolayı düşük kalorili ketojenik diyetleri, diğer ketojenik diyetlerde gördüğümüz semptomatik bulgular açısından kritik etmemek gerekliliği bilimsel verilerle de desteklenmektedir.  

            Çok yakın geçmişe kadar ketojenik diyetlerin sadece ilaca dirençli epilepsi vakalarında konvülziyon sıklığını kontrol altına almada bilimsel uygulama protokolü bulunurken bugün literatüre DKKD’nin girmesi ile obezite ve kardiyovasküler hastalıklar başta olmak üzere birçok farklı hastalıklarda da kullanımına dair bilimsel kanıtlar her geçen gün artmaktadır. Unutulmamalıdır ki ketojenik diyetin çeşidi ne olursa olsun sadece hekim ve diyetisyen kontrolünde olması vazgeçilmez bir kuraldır. 

            Yapılan araştırmalarda bugün pek çok ülkede abdominal yağ kaybını sağlamada istediği sonuca tam olarak ulaşamayan kişilere uzmanların en çok önerdiği yöntemlerin başında DKKD gelmektedir. Bu sebeple Düşük Kalorili Ketojenik Diyet’in bilinen Ketojenik Diyetlerden farkı nedir? Konusuna bir açıklık getirmek çok önemlidir.

Neden Düşük Kalorili Ketojenik Diyet ?

            Öğün yerine geçen gıdalar ile protokolleri belirlenmiş olan Düşük Kalorili Ketojenik Diyet uygulamaları son yıllarda ülkemizde de pek çok meslektaşım tarafından uygulanmaya başlanmış ve diyetisyen kontrolünde etkin ve güvenli uygulama sonuçlarında da çok başarılı sonuçlar alınmıştır. Bu diyetin en büyük avantajları çok kısa sürede sonuç alınıyor olmasının yanı sıra kas ve su kütlesinde kayıp olmadan yağ dokusunda belirgin azalmanın sağlanmasıdır. Bu ayırt edici etkinliği Düşük Kalorili Ketojenik Diyetin obezite tedavisinde kullanılabilecek alternatif beslenme programları arasında yer almasını sağlamıştır. 

            Uygulamalar sonucunda Düşük Kalorili Ketojenik Diyet’lerde kilo kaybının yüzde 90’dan fazlasının yağ dokusundan sağlanması dolayı kişinın diyete başladıktan 8-10 gün gibi kısa bir süre sonra bile vücudundaki değişimi fark ettiği görülmüş; bu tip bir diyetin hastalıklar için risk etmeni olan abdominal yağ deposunun belirgin olarak azalması ile dirençli bir çok obez hastanın tercih ettiği zayıflama yöntemlerinden biri haline gelmesine olanak sağlamıştır. Bu sayede kişilerde diyet motivasyonu artmış, yeterli protein içeren DKKD’ye ek uygun multivitamin desteğiyle multivitamin eksikliği engellenmiş ve sonuç olarak da vakalar yağ kaybının sağladığı konfor ile başarılı bir şekilde zayıflama devamlılığını sağlamışlardır. 

Kas Kaybı Yok, Viseral ve Bölgesel Yağ Kaybı Var

            Klasik düşük kalorili diyetlerde enerji kısıtlaması ve yetersiz protein alımı sonucunda birçok obez kişi, kilo verirken yüksek oranda kas dokusunu kaybetmekte, zayıflama sonrasında da hızla geri kilo alımı yaşamakta ve sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir. DKKD önerilen beslenme protokolüne göre uygulandığında ketozise eşlik eden yağ oksidasyonunun artması ile verilen kilonun yağdan olması sağlanır. Ayrıca kilo kaybının büyük bir oranı, Tip 2 diyabet, hipertansiyon, insülin direnci, metabolik sendrom gibi pek çok hastalığı davet eden abdominal yağ dokusu fazlalığından olduğu için, verilen kilo ile birlikte kısa süre içerisinde tüm biyokimyasal parametrelerde iyileşme görülür. Aslında bunun sebebi hastalıkların altında yatan fazla yağ kütlesinden kurtulmak ve viseral yağlanma var ise bu yağlanmanın da azalmasıdır.

Türkiye’de Düşük Kalorili Ketojenik Diyet’e uygun olarak hazırlanmış yalnızca SDM Kalibra ürünleri bulunmaktadır. Bu ürünler ile DKKD uygulamasına dair ülkemizde de klinik çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yapılmış olan Bariatrik Cerrahisi Öncesi DKKD uygulamasına dair yapılan çalışmanın sonuçlarını da ayrıca özetlemek isterim:

  • DKKD uygulayan bariyatrik cerrahi hastalarında oluşan kilo kaybının, antropometrik, klinik sonuçları iyilestirdiği ve karaciğer boyutunu küçülttügü görülmüştür.
  • Bariyatrik cerrahi öncesi uygulanan 2 haftalık DKKD ile, toplam kilonun  % 10-15’i kadar kilo kaybı olduğu bildirilmiştir.
  • Hastaların azalan ağırlıkları ile; daha az riskle ameliyat oldukları, küçülen karaciger hacmi ve fazla yağların azalması nedeniyle daha kolay ve daha kısa sürede ameliyat yapılabildigi, dolayısıyla ameliyat sonrası olusabilecek komplikasyonların azaldığı ve ameliyat sonrası hastanede yatış süresinin azaldığı görülmüştür.
  • Ameliyat öncesi kilo veren hastaların, ameliyat sonrasında da değişen beslenme alışkanlıkları ile daha kaliteli kilo verdikleri, kilo verebileceklerine dair kendilerine olan özgüvenlerinin ve dolayısıyla yaşam kalitelerinin de arttığı bildirilmiştir.

Düşük Kalorili Ketojenik Diyet ve Etki Mekanizması

            Düşük Kalorili Ketojenik Diyet, kişinin ketozise girebilmesi için gerekli (normo) protein, karbonhidrat ve yağ ihtiyacına göre uzman kontrolünde hesaplanan ve sadece yağ kaybını hedefleyen bir diyettir. Günlük karbonhidrat tüketimi 40 gramın altında tutulduğunda vücut bu karbonhidratı yalnızca hayati fonksiyonları için kullanır ve enerjisini ketojenezden elde ettiği keton cisimleri ile sağlar. Vücut glikojen depolarının karaciğerde olan kısmının büyük bir bölümünü ortalama 3-4 gün içinde  boşaltır ve glikoneogenez ile yağ oksidasyonunun başlamasıyla ilk metabolik değişimin startını verir. Bu noktada zaman zaman genç meslektaşlarımdan duyduğum kafa karışıklığına sebep olan anlam karmaşasını da açıklığa kavuşturmak istiyorum. Vücut insülin salgılayabiliyorsa yani kişide Tip 1 Diyabet hastalığı yok ise çok karıştırılan bir kavram olan ketoasidoza girmek imkansızlaşarak yalnızca yağ oksidasyonu fizyolojik olarak belirginleşmektedir. Ancak vücutta insülin üretimi olmadığında ketonlar kontrolsüz artarak ketoasidoza sebep olabilmektedir. Normal fonksiyonlara sahip bireylerde beslenme ile girilen ketojenezde kandaki keton miktarı 7/8 mmol/L arasında seyrederken ketoasidoz tablosunda bu değer 25 mmol/L ve üzerine çıkmaktadır. Özetle ketojenez insülin salınımı olan bireylerde rahatlıkla uygulanabilir ve sağlığı olumsuz yönde etkilemediği literatürde de açıkça belirtilmiştir.

Düşük Kalorili Ketojenik Diyet’in beslenme öğelerine bakacak olursak normo protein yani 1-1.2 gr/kg, 30-35 gr yağ ve >40 gr karbonhidrat ve 800-1200 kkal enerjiden oluşur. Yeterli miktarda yüksek biyoyararlılığa sahip protein kasları ve metabolizma hızını korurken, whey, süt, yumurta ve bitkisel kaynaklardan gelen doymamış yağ, kan – yağ değerlerini yükseltmemekte aksine bozulmuş dislipideminin de düzelmesine olanak  sağlamaktadır.

            DKKD, tüm dünyada ve ülkemizde bu diyete uygun olarak hazırlanmış öğün yerine geçen (meal replacement) özel gıdalarla uygulanabilir. Mutfağımızda hazırlayacğımız besinlerle DKKD protokolünün önerdiği makro besin kompozisyonuna uygun bir beslenme programı hazırlanması mümkün olmamaktadır. İçeriği bu diyete özel olarak ayarlanmış gıdalarla oluşturulan DKKD ile verilen kilonun korunması için yine biz diyetisyenlerin kontrolünde kademeli bir geçiş programı uygulanır. Geçiş süreci uygulanan DKKD programları sonrasında yapılan 8 yıllık çalışmalar geri kilo alımının çok düşük olduğunu göstermiştir. DKKD, normal ketojenik diyet ve diğer keto diyet olarak adlandırılan diyet uygulamalarının aksine Dünya Sağlık Örgütü’ne göre sağlıklı bir beslenme programında bulunması gereken tüm kriterleri sağladığı için ayrı değerlendirilmesi gereken bir diyet yöntemidir.

            DKKD ile ideal ağırlığa ulaştıktan sonra hayat boyu devam edilmesi gereken Düşük Karbonhidratlı Akdeniz Diyetine benzer beslenme şekli önerilmekte ve zayıflayan bireyler karbonhidrat tüketim kontrollerini de kolaylıkla sağlayabilmektedirler. Burada önemli bir noktaya da değinmeliyim ki bu tip bir program sürdürülebilir midir gibi bir defans obezite tedavisinin doğasına aykırı bir sorudur. Elbette beraberinde pekçok hastalığı da getiren fazla yağlardan danışanlarımızın kısa sürede kurtulası öncelikli hedefimiz olmalıdır. Haftada 1.2-3 kg yağ kaybı sağlanan bir programın ömür boyu devam etmesini bekleyemeyiz. Sorun ortadan kalktıktan yani ideal yağ oranına kavuştuktan sonra kişilere sürdürülebilir Akdeniz tipi bir beslenme programı hazırlanmalıdır. Düşük Kalorili Ketojenik Diyet uygulamalarında beslenme programını yakın takip eden Diyetisyenin muhakkak bu tip bir diyetin ihtiyacını birebir karşılayan optimal multivitamin ve probiyotik desteğinin kullanılması gerektiğini biliyor ve danışanlarına öneriyor olması bu diyetin başarı oranının yüksek olmasında önemli bir kriterdir. Bu sebeple Düşük Kalorili Ketojenik Diyet uygulamalarında potasyum, kalsiyum ve magnezyum içeriği yüksek oranda multivitamin takviyesi ile diyet değişimi etkilerine uygun bir probiyotik mutlaka önerilmektedir. 

Düşük Kalorili Ketojenik Diyet ile Selülitte de Gerileme Sağlayabilirsiniz

            Diyet yaparak ‘bölgesel incelme diye bir şey yoktur’ görüşünün aksine Düşük Kalorili Ketojenik Diyet ile bölgesel incelmenin mümkün olduğu yapılan birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. Yani bu diyet esnasında kilo kaybının %90’dan fazlası yağdan sağlanıp kas kütlesi korunduğu için vücut kompozisyonunda çok anlamlı bir düzelme gözlemlenir ve aynı esnada kilo kaybı yağdan sağlandığı için selülitli görüntü de kısa sürede düzelir veya tamamen yok olur. 

DKKD Diyetisyen Kontrolünde Uygulanmalı

            Estetik nedenlere bağlı ağırlık kaybındaki etkinliği bir yana dursun, asıl olarak tüm Dünyada ve Avrupa’da DKKD’ler hekimler ve diyetisyenler tarafından fazla kilo ve obeziteye eşlik eden toplumda çok sık görülen insülin direnci ve polikistik over sendromu da dahil olmak üzere tip-2 diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, uyku apnesi, infertilite, migren gibi sağlık sorunlarının tedavi sürecini desteklemek için yağdan hızlı ağırlık kaybı amacıyla tercih edilmektedir ve literatürde DKKD’nin bu hastalıkların üzerindeki olumlu etkilerine dair yapılmış pek çok çalışma mevcuttur. Yıllarca “Hızlı kilo vermek hızlı ve daha fazla kiloyu geri almaya neden olur” inancını savunduk ancak yapılan çalışmalar DKKD ile ilk iki ayda verilen yüzde 90-95 oranında yağ kaybının sekiz yıla kadar korunduğunu da göstermektedir. Tüm bu kanıtların gerek ülkemizde önemli üniversitelerde yapılan gerekse uluslararası en prestijli bilim mecralarında yayınlanan pek çok çalışma ile gösterilmiş olması biz uzmanlar için önemli bir güven kaynağıdır.

Ref:

Erdem, N.Z., Ozelgun, D., Avsar, F., Taskın, Eren, The Effects of Protein-Riched Diet, Performed Before Bariatric Surgery, On Losing Weight, Clinical Results And Liver Volume Reduction,OBES SURG (2018) 28 (Suppl 1):S61

Paoli, A.  Ketogenic Diet for Obesity: Friend or Foe? Int. J. Environ. Res. Public Health, 11,2092-2107.

Dashti, H.M., Mathew, C.T., Hussein,T. Long-term effects of a ketogenic diet in obese patients, Experimental and Clinical Cardiology,2004 Fall; 9(3): 200–205.

Unick, J.L.,Neiberg, R.H., Hogan, P.E.Weight change in the first two months of a lifestyle intervention predicts weight changes 8 years later, Obesity (Silver Spring). 2015 July ; 23(7): 1353–1356.

König D., Deibert P., Frey I., Landmann U., Berg A., Effect of meal replacement on metabolic risk factors in overweight and obese subjects, Ann Nutr Metab. 2008;52(1):74-8.

Gomez-Arbelaez et al., Resting metabolic rate of obese patients under very low calorie ketogenic diet Nutrition & Metabolism (2018) 15:18

Basciani S., Costantini D., Contini S., Persichetti A., Watanabe M., Mariani S., Lubrano C., Spera G., Lenzi A., Gnessi L., Safety and efficacy of a multiphase dietetic protocol with meal replacements including a step with very low calorie diet, Endocrine. 2015 Apr;48(3):863-70.

Başa dön tuşu