Şöyle veya böyle, her ne mekanizmayla olursa olsun yaşlanınca ne oluyor?
Neden yaşlıların özel bir beslenme tipine gereksinimleri vardır diyoruz?
Her ne kadar yaşlanma olayı bütün insanlarda meydana gelecek kaçınılmaz ise de her bireyde yaşlanmanın aynı hızla oluşması gerekli değildir. Hatta tek bir bireyde çeşitli vücut dokularının yaşlanma hızı birbirinden farkladır. Yaşlanma ile beş duyumuzda birçok değişiklikler görülür. Özellikle işitme, görme, tat ve doku almada farkına varıla bilinir derecede değişiklikler olur. Yaşlanma ile beraber tat, koku duyularında azalma görülür, bu azalma 60 yaş civarında belirginleşmek ve yaşla beraber artmaktadır. Yaşlı nüfusta tat ve koku duyusunun azalması çeşitli beslenme ve sağlık sorunlarının da artacağının bir göstergesidir.
Yaşlıların yeterli ve dengeli beslenme düzeyine sahip olması hem kendi hem de toplum açısından yarar sağlar. Sağlığı geliştirir, bağımlılığı azaltır, hastalık sonrası sağlığı yeniden kazanmak için gereken zamanı kısaltır. Yaşlılardaki birçok beslenme sorunu aşırı beslenme veya yetersiz beslenmeden kaynaklanmaktadır. Sağlıksız beslenme ve sonucunda gelişen şişmanlık, beslenmeye bağlı kronik hastalıkların (kalp- damar hastalıkları, kanser, diyabet, osteoporoz vb.) oluşumuna neden olur. Yaşlılık döneminde beslenme durumu yaşlanma sonucu vücutta oluşan değişikliklerden, kronik hastalıklardan, kullanılan ilaçlardan, fiziksel ve psikolojik, sosyal ve ekonomik durumdan etkilenir. Yaşlanma ile beraber kırılganlık ve engellilik artar ve beslenme durumu olumsuz yönde etkilenir; yiyecek alımı azalır ve malnütrisyona neden olur. Sağlıklı bir yaşlanma sürecinde bile yağ dokusundan metabolik olarak daha aktif olan kas dokusunun ve fiziksel aktivitenin azalması ile günlük enerji gereksinimi azalır; diğer yandan besin ayarlayabilme kapasitesi de azalır ve aşırı yeme veya yetersiz yeme olarak ortaya çıkar.
İşte 6 altın kural..
* Ağız kuruluğu, yaşlanmayla birlikte tükürük salgısının azalmasıyla ortaya çıkan bir bulgudur. Genellikle yaşlıların büyük çoğunluğunu takma dişlere sahip olması et, taze meyve-sebze tüketimlerinin azalmasına neden olmaktadır. Böylece vitamin C, folat ve β-karoten yetersizlikleri ortaya çıkmaktadır. Kabızlıkta, yaşlılıkta sıklıkla görülen sindirim sistemi şikâyetlerinden en önemlilerindendir. Yaşlılarda günde en az 5 porsiyon, yaklaşık 600 g sebze ve meyve tüketilmesi önerilmektedir.
* Yetersiz süt ve ürünleri alımının, osteoporozla direk ilişkili olduğu ve osteoporozun da yaşam kalitesini azalttığı bilinmektedir. Yaşlı bireylerin diyetlerine 4 ay boyunca her gün eklenen 200 g sütün, yaşlıların enerji, protein, kalsiyum, fosfor, riboflavin ve pri-doksin alımlarını, ayrıca 4 ay sonunda da kemik mineral yoğunluğunu arttırdığı bildirilmişti. Yaşlıların et, yumurta ve kurubaklagil tüketimi de önemlidir.
* Sebze ve meyve tüketimi, posa vitamin ve mineral alımı için önemli bir kaynaktır, ayrıca içerdikleri fitokimyasallar sayesinde de birçok kronik hastalığın oluşmasını önler. Ayrıca yaşlıların enerji gereksinimini karşılayan önemli bir besin grubu da tahıllardır, tahıllar hem B grubu vitaminler, hem de posa açısından önemlidir.
* Beyaz et, özellikle balıketi kırmızı ete kıyasla daha kolay çiğnenebilmekte ve içerdiği elzem yağ asitleri nedeniyle kan basıncını, sistemik inflamasyonu, kan lipit profilini olumlu yönde etkilemektedir.
* Ekmek tüketirken, beyaz ekmek yerine tam tahıl unundan yapılan ekmeklerin tercih edilmesi önerilmektedir.
* Yaşlı bireylerin günlük ortalama 1,5 litre su tüketmeleri gerekir. Su, sağlıklı yaşam için çok önemlidir. Ancak, yaşlı bireylerin su tüketimi genelde düşüktür, bunu sağlamak gerekmektedir.