Benlik kavramı kişinin kendisiyle ilgili olumlu ve olumsuz değerlendirmelerini, tutum ve inançlarını içermektedir. Benlik saygısı kavramında ise kişinin kim olduğuyla ilgili algısal, düşünsel ve duygusal açıdan kendine yönelik yaklaşımıdır. Kişinin kendisiyle ilgili olan farkındalığının ve düşüncelerinin gerçekliğinin derecesi bu noktada önem taşımaktadır(Hamachek, 1995). Benlik saygısı kişinin sahip olduğu gerçek benliği ile ideal benliği arasındaki farkın doğru ya da yanlış şekilde değerlendirilmesinden büyük ölçüde etkilenmektedir(Tözün, 2010).
Benlik kavramı kişinin tutumları, ihtiyaçları ve karakter özelliklerinden etkilenmektedir. Bazı özellikleriyle ilgili net bir yargısı varken, bazısıyla ilgili bulanık değerlendirmeleri bulunmaktadır. Doğumundan ölümüne kadar kendisiyle ilgili kimi görüşleri olumlu kimi görüşleri ise olumsuz olarak şekillenmektedir(Sper ve ark., 1963). İnsanın kendisine sorduğu “ben kimim?” sorusunun yanıtı benliğini nasıl tanımladığının belirleyici olduğundan söz edilebilir(Cüceloğlu, 2014).
Benlik saygısı kişinin fiziksel özellikleri, zekası, yetenekleri, saygınlığı ve onuru gibi konularda olumlu bir bakış açısına sahip olmasıdır. Kişinin kendisini olumlu veya olumsuz yargıladığı bilişlerdir(Hökelekli, 2009). Benlik saygısı aynı zamanda bireyin kendi ihtiyaçlarının, isteklerinin ve istemediklerinin bilincinde olmasıdır. Bu yönde adımlar atabilme becerisidir(Chrzanowski, 1981). Kendisiyle ilgili inanç, varsayım ve olumlu-olumsuz hislerini içermektedir. Bu kavramın kişinin kendilik algısıyla açıklanması mümkündür(Erbil, Divan ve Önder, 2006).
Benlik saygısı yüksek kişilerin kendisiyle ilgili olumlu görüşleri ve farkındalıkları bulunmaktadır. Kendilerinin sevilmeye layık olduğu inancı mevcuttur bu sayede sosyal ortamlara kolaylıklara uyum sağlar ve öne çıkmaktan korkmazlar. Benlik saygısı düşük olan bireylerde günlük hayatlarında yüksek derecede anksiyete ve depresyon belirtilerine rastlanması mümkündür(Tözün, 2010). Kişi kendisini aktif, başarılı ve hayat içerisinde gayretli olarak nitelendirir. Varlığını ve yaşamdaki yerini kolayca kabullenmektedir. Kendilerini enerjik, yaşamın içinde, konuşkan ve eğlenceli olarak tanımlayabilen insanlar bu düşüncede olmayanlara göre daha yüksek benlik saygısına sahiptir. Benlik saygısına sahip olmanın birtakım kimi zaman zorlayıcı koşulları bulunmaktadır. Bunlar başkalarının saygısını kazanmış olmak, yeterlik ve kişinin bu iki kavramın karşılığını kendisiyle ilgili düşüncelerinde bulabilmesidir(Özkan, 1994).
Benlik saygısı düşük bireylerde kendine inanç ve başarı beklentisi oldukça az görülmektedir. Aşağılık kompleksi ve kendini red etme eğilimine ise sıkça rastlanılması ihtimali yüksektir(Oktan ve Şahin, 2010). Kendilerinden hayatta gerçekleşme ihtimali düşük olan yüksek, zorlayıcı ve bazen imkansız beklentileri vardır. Herhangi bir sosyal ortama girdiklerinde fikirlerini beyan getirme konusunda utanç duygusuyla karşı karşıya gelirler. Öz saygısı düşük bireylerde kendilerini izole etme ve saklanma eğilimlerine rastlanır. Düşüncelerinin eleştirilmesine yönelik yüksek bir kaygı ve korku duyarlar(Taşgit, 2012).
Kişinin kendisini beğenmesi ve onaylaması benlik saygısının mümkün olması açısından çok önemli bir koşuldur. Benlik saygısı erken yaşlarda ortaya çıkabileceği gibi yaş aldıkça da günden güne değişim gösterebilir. Örneğin 2 yaşlarındaki bir çocuk yap-boz oyununu tamamladığı için yüksek benlik saygısına sahip olabilir ve kendisiyle gurur duyabilir. Bireyin kendisine yönelik saygı duymasının koşulu yaş arttıkça farklı faktörlerden etkilenmektedir ve bu sıkça değişim göstermektedir. Buna örnek olarak akademik başarı, kariyer başarısı, evlenme ve bağımsız bir hayat sürme verilebilir. Yıldan yıla ve yaştan yaşa kişinin kendisine yönelik beklentileri ve kapasitelerine duyduğu inanç değişebilmektedir(Dilek ve Aksoy, 2013).
Benlik saygısı ile depresyon arasında koşuldan koşula değişim gösteren bir etkileşimden söz etmek mümkündür(Dori ve Overholser, 1999). Benlik saygısının mutlu hissetme durumu ile yakından bir ilişkisi olduğu söylenebilir. Yüksek benlik saygısına sahip kişiler yaşadıkları olumsuz deneyimlerden daha az etkilenmekte, mutlu olacak daha çok şey yakalayabilmektedir(Baumeister ve ark., 2013). Benlik saygısı yüksek olan kişilerin kendileriyle ilgili farkındalık düzeyleri günlük yaşamlarında çoğunlukla yüksektir. Olumlu ve olumsuz özelliklerinin farkındadır ancak kusurlu yanlarını eleştirmek yerine değişim sağlama konusunda daha istekli ve korkusuzdur(Baumeister ve Tice, 1985). Zorluklarla başa çıkma yetileri benlik saygısı düşük bireylere göre gelişmiştir. Hayatta değiştirmesi ve geliştirmesi gerekenler konusunda daha hevesli ve başarılıdır. Kendilerine güvenleri yüksek olduğundan dolayı sosyal ilişkiler kurma ve sürdürme konusunda çok fazla sıkıntı yaşamazlar(Güloğlu ve Karaırmak, 2010). Koşulsuz olumlu kabül ile hatalı davranışlarına daha anlayışla ve destekleyici yaklaşırlar. Kendilerine verdikleri değer ve duydukları güven zorlayıcı deneyimleri dahil yüksektir(Balat ve Akman, 2004).
Benlik Saygısını Etkileyen Faktörler
Öz-şefkat kavramı kişinin kendisine karşı anlayışla yaklaşması, duyarlı olması ve hayatta başına gelen başarısızlıkları olağan karşılayarak kendine karşı yargılayıcı bir tutum sergilememesini içerir. Bu açıdan düşük benlik saygısı açısından koruyucu bir rol üstlendiği fikri desteklenmektedir(İmanoğlu, 2021). Benlik saygısı kişinin kendisini daha gerçekçi değerlendirmesini, kusurlarıyla birlikte olduğu gibi kabullenmesini ve sevgi duymasını sağlayarak olumlu bir ruh haline yol açmakta ve devamlılığını sağlamaktadır(Kimter, 2008). Değerlilik ve yeterlilik hisleri ve inançları öz-şefkat ve benlik saygısı ile doğrudan etkileşim içindedir(Yöyen, 2017).
Benlik saygısı bireyin yaşadığım olumlu ve olumsuz hayat deneyimlerinden, kendisi hakkında sahip olduğu görüşlerden, insanlarla kurduğu özdeşimin derecesinden ve diğerlerinin onun hakkındaki yargılarından etkilenmektedir(Beck, 1974). Kendisiyle ilgili negatif düşünce ve inançları olan insanların benlik saygılarında özellikle zorlayıcı deneyimlerde düşüş meydana gelmektedir(Sevinç, 2003). Kişinin kendisini beğenip beğenmemesi ve değerli olup olmadığını düşünmesi benlik saygısının belirleyicilerindendir(Wall, 1986).
Çocukluk travmaları bireyin yetişkin hayatında kendisiyle ilgili sahip olduğu olumlu ve olumsuz görüşlerde oldukça önemlidir. Çocuklukta duygusal, fiziksel veya cinsel istismara uğramış, fiziksel ya da duygusal olarak ihmal edilmiş olmak travma nedenlerinden kabul edilmektedir. Travma geçirmiş insanlarda değersizlik hisleri, kendine zarar verme, intihar eğilimi, depresyon, anksiyete, borderline kişilik bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu psikolojik hastalıklara daha sık rastlanmaktadır. Benlik saygısına sahip bireylerde aşağılık duygusu ve kendine zarar verme eğilimine daha az rastlanmaktadır(Yöyen, 2016).
Yaşam boyunca ama özellikle çocukluk yıllarında ebeveynin çocuğa karşı tutumları bireylerin benlik saygıları açısından önem teşkil etmektedir. Çocukların duygusal, fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişiminde aileleri ile erken yaşamlarında kurdukları etkileşim olumlu benlik algısını şekillendirmektedir(Kulaksızoğlu, 1985). Her ailenin çocuk yetiştirirken sahip olduğu farkı tutumlar ve yaklaşımlar vardır. “Demokratik tutum” ve “otoriter tutum” şekli buna örnek olarak verilebilir. Demokratik tutum biçimine sahip aileler çocuğun özerk ve özgüvenli bir yetişkin olmasına katkı sağlarlar. Kendini ve fikirlerini ifade edebilen, motivasyonu ve girişimciliği yüksek bir birey olmasına yardımcı olurlar. Otoriter tutum örneğindeki ailelerde ise aşırı kuralcı, baskıcı, sert ceza ve itaat isteği anlayışı bulunmaktadır. Bu tür tutuma sahip ailelerde yaşamını sürdüren çocuklarda daha fazla psikolojik problemlere rastlanmaktadır(Erbil, Divan ve Önder, 2006).
Erken çocukluk yaşantılarında ebeveynleri tarafından ihtiyaçları gözetilmeyip ihmal edilen çocukların benlik saygıları ve kendilerine yönelik hayatta başarılı olacakları inançları düşük olmaktadır. Aile kadar kişinin sahip olduğu sosyal çevresi de kişinin kendisiyle ilgili değerlendirmelerinde etki sahibidir. Bir ebeveyn tarafından ihtiyaç ve istekleri ilgiyle dinlenen, kusurlarına kibarca yaklaşılan, kararlarını destekleyen ve fikirleri sorulan çocukların kendilerine karşı öz-şefkati ve koşulsuz olumlu kabülü olacaktır. (Günday, 2017). Sevgi ve ilgiliyle büyütülen çocukların benlik saygıları ilgisiz ve şefkatsiz tutuma sahip ailelerin çocuklarına kıyasla yüksek olur. Ailede kendisiyle ilgili negatif görüşleri olup düşük benlik saygısı olan birinin olması, çocuğun onu model almasından ötürü benlik saygısının benzer derecede düşük olmasına sebep olabilmektedir(Reese, 2008).
Annesi ve babasıyla az vakit geçiren çocuklarda değersizlik algısı ve düşük benlik saygısı öne çıkmaktadır. Anne ve babası ayrı olan çocuklarda düşük benlik saygısı, depresyon, anksiyete gibi daha fazla psikolojik problemlere rastlanmaktadır. Çocuğun benlik saygısında aile ile kurduğu duygusal bağ, geçirdiği vaktin kalitesi, paylaşımlar ve olumlu rol modeller kişinin yüksek benlik saygısı açısından önem teşkil etmektedir(Kashani ve ark., 1987). Boşanmanın çocukluk yılları ve yetişkin hayatı boyunca süren olumsuz etkileri ve sonuçları bulunmaktadır. Bunlara örnek olarak sosyal hayata uyum sağlayamamak, insanlarla bağ kurmada yaşanan zorluklar, özgüven kaybı ve depresyon hastalığı verilebilir(Öztürk, 2006).
Kişinin kendisiyle ilgili sahip olduğu olumlu ya da olumsuz algıya sosyal çevre de dolaylı ya da dolaysız şekilde katkıda bulunmaktadır. Akrabalar, öğretmenler ya da arkadaşların kişiye hangi sıfatları uygun gördüğü kişinin kendisiyle ilgili oluşturacağı benlik algısına oldukça büyük bir öneme sahiptir. Başkalarının kendisiyle ilgili sahip olduğu olumsuz değerlendirmeler bir süre sonra kendi gerçeği haline gelebilmektedir(Kimter, 2008). Aile ve arkadaşları tarafından sevgi ve saygı gören bireylerin benlik saygısının yüksek olduğu, anksiyete ve depresyon gibi hastalıklara daha az yakalandığı söylenebilir. Benlik saygısı akademik başarıya da aktiflik, kendine inanç ve motivasyon sayesine olumlu katkılar sağlamaktadır(Kahriman ve Polat, 2003). Birey özellikle ergenlik döneminde başkalarının onunla ilgili fikirleri ve değerlendirmelerinin kendine ilişkin değer yargılarını etkilemesine izin vermektedir. Çevresiyle yaşadığı onu mutlu veya mutsuz eden deneyimler sevilmeye ya da değerli biri olduğuna dair inancını desteklemekte ya da yok etmektedir. Bu inançları benlik saygısını pekiştirmektedir(Eriş ve İkiz, 2013).
Kişilik oluşumu ve gelişimi açısında insanlarda en önemli dönemin ergenlik dönemi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Yüksek benlik saygısı kişinin yeterli hissetmesi, değerli hissetmesi ve başarılı bir birey olma yolunda sağlam adımlar atabilmesi için bir koşuldur(Karadağlı, 1993). Ergen, kendisine sevgi ve şefkat gösterilen bir ortamda büyürse o da kendisine öyle davranmayı öğrenir ve sağlıklı bir kişilik gelişimi meydana gelir(Kahriman ve Polat, 2003). Bilgin (2001) ergenlerde kaygı ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelemek için yaptığı araştırma sonucuna göre kişilerin sosyoekonomik düzeyleri arttıkça benlik saygılarında da bir artış meydana gelmiştir. Ergenlik dönemi kişinin fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak birçok değişim ve gelişime maruz kaldığı dönemdir. Özellikle ergenliğe girmiş kızlar vücutlarında meydana gelen birtakım değişimlerden erkeklere göre daha fazla etkilenmektedir. Beden imajı ve beğenip beğenmeme durumu bu yıllarda önem kazanmaktadır. Kendisiyle ilgili olumsuz bir beden algısına sahip olmak hem kızlarda hem de erkek olan gençlerde düşük benlik saygısına neden olmaktadır(Doğan, Doğan, Çorapçığlu ve Çelik, 1994). Ergenlik döneminde kişinin sahip olduğu içsel kaynaklardan ziyade dışsal kaynaklara daha çok önem verilmektedir. Bu nedenden dolayı çocuğun ruhsal aygıtında iç çatışmalarının bulunmaması ve tutarlı bir benlik algısına sahip olması benlik saygısı için geliştirici bir etkendir(Özkan, 1994).
Toplumsal cinsiyet kavramı, cinsiyet kavramı ile benlik saygısı kavramı arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kullanılmaktadır. Kadınlara ve erkeklere toplum tarafından uygun görülen roller oldukça fazla ve farklıdır. Bu rollerdeki eşitsiz yüklemeler ve güç dengesi kadınların kendilerini geri çekmesine, kendilerine olan inançlarının ve benlik saygısının düşük olmasına neden olabilmektedir(Türmen, 2003). Gentile ve arkadaşları (2009), yaptıkları bir araştırma sonucuna göre benlik saygısı kavramı, kadın ve erkeklere göre farklılık göstermektedir. Yapılan araştırma sonuçlarına göre bireylerde düşük benlik saygısı ve depresyon arasında anlamlı bir ilişki meydana geldiği gözlenmiştir (Jackson ve Cochran, 1991). Üniversite öğrencileri ile yapılan bir araştırma sonucuna göre sosyal yaşamda yalnız olarak gözlenen insanların düşük benlik saygısı olduğu öne çıkmıştır (Jones, Freeman ve Goswick, 1981).
Evlilik yaşamında doyum alan insanların yaşama ve benliğine dair olumlu değerlendirmeleri bulunmaktadır. Birinden duygusal destek görmek düşük benlik saygısı ve depresyon açısından koruyucu bir faktördür(Sacco ve Phares, 2001). Saygılı, Kesercioğlu ve Kırıktaş’ın (2015) eğitim düzeyinin benlik saygısı üzerinde etkisini araştırmak üzere yaptıkları bir çalışma sonucuna göre kişilerin eğitim düzeyleri artış gösterdikçe benlik saygıları da artış göstermektedir. Benlik saygısı üzerinde kişinin kendisini başarılı hissetmesi, kendisiyle gurur duyması ve etkin bir birey olmasını etkisi büyüktür.
Fiziksel etkinlikler ve spor yapmanın beden sağlığı ve psikolojik sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğu gözlenmiştir. Özellikle benlik saygısının ve kendini eleştirmenin daha yüksek olduğu ergenlik döneminde spor yapmanın ve kişinin kendisini formda hissetmesinin benlik saygısıyla doğru bir orantıya, depresyonla ise ters bir orantıya sahip olduğu öne sürülmektedir(Karakaya, Çoşkun ve Ağaoğlu, 2006).
Kuramsal Açıdan Benlik Saygısı Kavramı
Rogers’a (1959) göre benlik kavramı kişinin kişiliğini, davranışlarını ve inançlarını belirleyen en önemli faktörlerden biridir. Kişinin kendisiyle ilgili doğru ya da yanlış olan hipotezlerini içermektedir. Birey, nasıl biri olduğuna dair bir inanç taşıyorsa davranışlarına o yönde şekil vermektedir. Benlik kavramının oluşumunda kişinin kendisiyle ilgili inançlarına kadar yakın ve uzak çevresiyle kurduğu etkileşimi de önemli bir rol oynamaktadır. Kişi çevresine kendisine ait olan bakış açısıyla yaklaşır ve algısı bu yönde şekillenir. Çevresi, onu nasıl algılıyorsa odur ve algısı kadardır. Algılarına uyumlu olmayan bilgileri ya inkar eder ya da algısına uyacak şekilde değiştirme yolunu tercih eder. Eğer insanlar zor olsa da kendisiyle ilgili değersiz hissetmelerine neden olan olumsuz özelliklerini kabul ederse benliğini tanımaya yaklaşacaklardır.
Benlik kuramına göre, kişinin kendisinde olmasını istediği özellikleri kapsayan bir “ideal benlik” algısı mevcuttur. Kendisinde olmasını hayal ettiği özellikleri doğrultusunda kendisine ve yaşamına şekil vermeye çalışır. “Gerçek benlik” ise kişinin gerçek hayatta sahip olduğu kişilik özellikleri, düşünce, duygu, davranış ve tutumlar bütünüdür(Burgoyne, 1979). Gerçek ve ideal benlik arasında meydana gelen farklılıkların miktarının benlik saygısı üzerinden önemli bir etkisi vardır. Fark az ise birey kendisinden daha fazla hoşnut olmaktadır. İdeal benlikten ne kadar uzaklaşılırsa benlik saygısı o kadar olumsuz etkilenecek ve kaygı ortaya çıkacaktır (Ceylan, 2013). Benlik saygısının oluşumunda ailenin çocuğa gösterdiği koşulsuz olumlu tutum ve şefkat oldukça büyük bir rol oynamaktadır. Çocuğa verilen cezaların ise benlik saygısına olumsuz katkıları ve yetişkin hayatında işlevsiz sonuçları vardır(Öztürk, 2006).
Rosenberg (1965) benlik saygısının yaşam süresince meydana gelen pek çok faktörden etkilendiğini öne sürmüştür. Benlik saygısı kişinin kendisine yönelik değerlendirmelerinden ortaya çıkan olumlu ve olumsuz tutumlarından meydana gelmektedir. Kişi kendisine yönelik algılarını bütünleştirerek genel bir yargı ortaya çıkarmaktadır. Benlik algısında bireyin kendisini nasıl gördüğü ve nasıl biri olduğunu düşündüğü oldukça önemlidir. Kendisine yönelik olumlu bir benlik algısına sahip olması için koşulsuz sevgi gördüğü bir ortamda yetişmiş olması çok gerekli bir koşuldur. Aynı zamanda bedeninden hoşnut olma, kim olduğuna dair sorulara tutarlı yanıtlar verebilme, akranlarla etkili iletişim kurabilme ve bir meslek ve aile hayatına hazırlanabilme yetisi benlik saygısı için belirleyicidir.
Psikanalitik kuramın babası olarak tanınan Freud benliğin yapısal olarak id, ego ve superego olmak üzere üçe ayrıldığını ve yaşamı boyunca bu aygıttan etkilendiğini öne sürmüştür. Benlik kavramı “ego” kavramı ile açıklanmakta ve tanımlanmaktadır. Ego kişinin kendisiyle ilgili farkında olduğu yanı ve kendisiyle ilgili görüşlerinin görünen yüzüdür. Bilinç olan bu yapı, doğumdan ölüme kadar olan yaşamda gerçeklik ilkesine göre hareket etmektedir. Ego, haz ilkesine göre çalışan id(alt benlik) ve kural, yasak ve geleneklerin etkisinde olan superego(üst benlik) arasındaki dengeyi koruma görevini üstlenmektedir. Denge sağlanamadığında ise kaygı verici hisler ortaya çıkmaktadır. Ego bazı dürtüleri bastırarak inkar etmekte, bazı dürtüleri ise doğrudan yok saymaktadır. Bireyin benliği geliştikçe isteklerini ertelemeyi ve yok saymayı öğrenebilmektedir(Kımter, 2008). Benlik saygısının gelişmesi için ruhsal yapının sürekli bir dengede olması gereklidir. Çocuğun kendisiyle ilgili kimlik duygusu kazandıkça ve yaşam deneyimleri arttıkça ruhsal yapısı daha sürekli ve tutarlı bir hale gelmektedir(Özkan, 1994).
Psikanalitik görüşü benimsemiş olan Jung (1997) benlik kavramının ego içerisinde meydana geldiğini vurgulamıştır. İnsanın sahip olduğu bilincin seviyeleri bilinç, kişiye has bilinçdışı ve kolektif bilinç olarak üçe ayrılmıştır. Kolektif bilinç atalarımızdan bize miras kalmış olan birtakım öğeleri içermektedir. Arketiplerin içinde bireyin sosyal yaşama ayak uydurmasını sağlayan maske anlamını taşıyan personalar bulunmaktadır. Bu personalar benlik ile doğrudan ilişki içerisindedir. Her bireyin yaşama geliş sebebi ilk olarak kendini gerçekleştirmektir. Bunun olması içinse oldukça uzun, sıklıkla zorlayıcı ve karmaşık bir süreç gerekmektedir. Kişi ne kadar benliğe ile uyum içerisinde olursa o kadar birlik ve süreklilik duygusu içerisinde olacak ve benliğe yönelik kaygılar yaşamayacaktır(Geçtan, 1990).
Sosyal Kimlik Kuramı, insanların bir grubun içerisinde yer aldıklarında bireysel kimliklerinin yerine sosyal kimliklerinin öne çıktığını vurgulamıştır. Kişi yer aldığı gruba has özellikleri kendine aitmiş gibi benimser ve o grubun özellikleri ile özdeşim kurar. Bu açıdan kişi kendini içinde yer almaktan hoşnut olduğu bir gruba ait hissediyorsa benlik saygısı bu durumdan olumlu etkilenecektir(Kımter, 2008).
Kendilik psikolojisi kuramına göre çocuğun özgüvensiz olması ya da büyüklenmeci bir tavrı benimsemesi aile ya da bakım verenin ona olan yaklaşımı ile doğrudan ilgilidir(Anlı ve Bahadır, 2007). Kohut (1972) kişinin erken yaşantılarında aile ile kurduğu bağ ve iletişim biçiminin yetişkinlik dönemi ve sosyal ilişkilerinde büyük bir önem teşkil ettiğini vurgulamıştır. Çocuğun kendisi ile ilgili sahip olduğu olumlu düşüncelerin başta ailesi olmak üzere çevresindeki diğer insanlar tarafından da desteklenmesi kendisine onay vermesinin bir koşuludur. Ebeveyn tutumları ve yaklaşımları çocuğun benlik saygısına olumlu ya da olumsuz katkılarda bulunmaktadır.
Sullivan’a göre kişinin anneyle ya da ilk bakım vereni ile sahip olduğu ilişkisi sonucunda “iyi ben” ya da “kötü ben” algısı meydana gelmektedir. Çocuk, annesiyle olan ilişkisinde ihtiyaçları karşılandığında ve sevgi gördüğünde olumlu bir benlik algısını benimsemektedir. Anneyle olan ilişkiden memnun kalmaması ise kişinin kendisine olan saygısına zarar vermekte ve kötü bir benlik algısı oluşmaktadır. Üçüncü algı ise “ben ve ben olmayan” kategorisinde ve bilinçdışında bulunmaktadır. Anne ile olumsuz ve kaygı uyandıran bir iletişim kurulmuştur. Kişinin benliği diğer benliklerle olan iletişimde zorluklar ve endişe yaşamaktadır. (Taşgit, 2012;Yanbastı, 1996).
Bowbly (1960) tarafından ortaya çıkarılan bağlanma kuramına göre yaşamın ilk yıllarında anne ya da bakım veren ile kurulan duygusal ilişki, kişinin ömrü boyunca kuracağı duygusal ilişkilerin ve ortaya koyacağı davranışların temelini oluşturmaktadır. Bağlanma biçimleri güvenli, kaygılı-kararsız ve kaçıngan olarak üç ana başlık olarak vurgulanmakta ve incelenmektedir. Güvenli bağlanmaya sahip bireylerin fiziksel ve ruhsal ihtiyaçları anneleri tarafından düzenli ve tutarlı olarak karşılanmıştır. Bu sayede “ben değerliyim” ve “sevilmeye layık biriyim” algıları yüksek bir benlik saygısını mümkün kılmaktadır. Küçüklüğünde güvenli bağlanmış olan bireyin hem kendine hem de diğerlerine yönelik anlayışlı, şefkatli, destekleyici ve iyimser bir bakış açısı meydana gelmektedir. Güvensiz veya kaygılı bağlanma biçiminde bu mümkün olmamaktadır(Kışlak ve Çavuşoğlu, 2006).
Bilişsel kurama göre insanın kendisine ve çevresine yönelik olumlu veya olumsuz duygularının kaynağı sahip olduğu bilişlerdir. Bilişler güdülenme düzeyi ile doğrudan bağlantı içindedir. Kişinin kendisine yönelik işlevsel olmayan düşünce, varsayım ve inançları benlik saygısı üzerinde etki sahibidir(Bozanoğlu, 2005). Bilişsel kuramı temel alan bilişsel davranışçı terapi yöntemi terapide bireyin kendisiyle ilgili sahip olduğu olumsuz otomatik düşünceler, bilişsel çarpıtmalar ve temel inançları üzerine çalışılır(Kirkpatrick, 2005).
Pozitif psikoloji zemininde olan şefkat odaklı bir yaklaşımın odak noktaları öz-sevecenlik, bilinçli farkındalık ve ortak paydaşımdır. Bilinçli farkındalık kavramı “şimdi ve burada” kavramıyla doğrudan ilişki içindedir. Kişinin yargısız ve koşulsuz bir kabullenme ile yaşadığı zamana odaklanmasını içermektedir. Duygu, düşünce ve davranışlarını eleştirmeden ve öz-şefkat ile gözlemleme becerisini ifade etmektedir. Bu farkındalık olumsuz deneyimlerinin sebebinin ve değiştirebilecek gücün kendisinde olduğunun da farkındalığıdır. Olumlu ve olumsuz yaşam deneyimlerine öz-şefkat ile yaklaşmanın benlik saygısına olumlu bir katkısı bulunmaktadır(Arslan ve Bektaş, 2020).
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.