Doğum Sonrası Psikoloji

Doğum sonrası dönemi birçok durumun gebelik öncesi durumuna dönüldüğü, çok sayıda fizyolojik ve psikolojik değişimlerin yaşandığı bir süreç olarak bahsedecek olursak;

Aileye yeni bir üyenin katılmasından dolayı yeni bir düzenin kurulduğu uyum dönemidir.

Anne içinse bu dönem biraz daha karmaşık ve zorlayıcı olup bebeğine doğum sonrası fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklara, ailedeki yeni bireyin katılmış olması düzenine ve vücuttaki fizyolojik değişikliklere uyum sağlamak zorunda olduğu bir geçiş dönemidir. Bazı bireyler bu dönemde gelişen psikolojik ve fizyolojik değişikliklere daha kolay uyum sağlanırken, bazı kadınlarda hafif, orta ve şiddetli düzeyde ruhsal sorunlar görülebilmektedir.

Yaşanan fizyolojik ve psikolojik değişimler ve daha çok artış gösteren sorumluluklar karmaşık duygulara, huzursuzluğa ve kaygıya neden olabilir.

Annelik hüznü belirtileri 1-2 günden 1-2 haftaya kadar sürmesi depresyonun genellikle doğumdan sonraki 2-8. haftalar içinde başlayıp ve en az 2 hafta en çok 1 yıl kadar sürmesidir aradaki en bariz fark. Tedavi görmeyen kadınlarda 3 ay- 1 yıl arasında kendiliğinden düzelir. Duygu durumda sürekli depresif hissetme, daha önce ilgi duyulan aktivitelere karşı ilginin azalması, iştahın çok azalıp veya çok artması, sürekli yorgunluk hissi, uyku bozuklukları, çocuğun öz bakım ihtiyacında eksiklikler olması, suçluluk hissi, kendine güven azlığı, odaklanma güçlüğü ve intihar düşünceleri belirtilerdendir. Bununla birlikte doğum sonrası depresyonunda ailesine karşı sevgisizlik ve bebeğine karşı duyulan karmaşık ve zıt duygular ön plandadır. Çoğu doğum yapan kadın bunları bir sorun olarak algılamayıp bir sosyal destek arayışı içinde bulunmaz. Doğum sonrası dönemi için görülen depresyon için tedavi şekilleri olarak bireysel ya da aile psikoterapisi ve sosyal servislerin desteğinden yararlanılabilir.  

Doğum sonrası dönemde görülen ruhsal bozukluklar bir tek kişiyle sınırlı kalmayıp tüm aileyi ilgilendirir hale gelir. Yaşanan bu durum ailenin dağılması ve kişinin kendisine zarar vermesiyle bile sonuçlanabilir. Bütün olarak bakıldığında psikososyal ve çevresel faktörlerin, biyolojik yatkınlık ve hormonal değişikliklerin doğum sonrası dönemde anksiyete belirtilerinin açıklanmasında önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Gebelik sırasında artan progesteron hormonunun doğum sonrasında hızla azalması kanda karbondioksit oranında artışa bu da panik belirtilerine neden olabilir. 

Sıklıkla bulaşma ve saldırganlıkla ilişkili obsesyonlar; yıkama- temizleme yönünde kompulsiyonlar görülmektedir. OKB tedavisinde ilk sırada farmakoterapi ve bilişsel davranışçı terapi bulunmaktadır. Çalışmalar, BDT’nin farmakoterapi kadar, bazı durumlarda ise daha fazla etkili olabildiğini savunmaktadır. Özellikle hafif ve orta şiddette OKB hastalarında ilk tercihin BDT olması gerektiği bildirilmiştir.

Bireyin ihtiyacı olduğunda gerek maddi gerek manevi olarak yardım alınması sağlayan tüm kişiler arası ilişkileri sosyal destek kavramıyla açıklayabiliriz. Sosyal ağ ise sosyal desteğin sağlandığı kişilerdir. Bu aile, arkadaş, iş çevresi veya profesyonel biri de olabilir. Kadın için gelişimsel kriz olarak tanımlanabilecek gebelik ve doğum sonrası dönem karmaşık sosyolojik ve psikolojik bir süreçtir. Doğum sonrası bu karmaşık sürece uyumu ve baş etmeyi etkileyen önemli faktörlerden biri de kadının gebelik ve doğum sonrası dönemde sosyal destek alma durumudur. 

Doğum sonrası süreci hakkında bilgi sahibi olmak bu sürecin çok daha kolay atlatıldığını söyleyelim öncellikle ve yapılan araştırmalarda doğum sonrası görülen ruhsal bozukluların nedenlerinden biri de sosyal desteğin ve eşlerin birbiriyle olan iletişimlerinin az olmasıdır. 

İletişim önemli!

Psikolog Dilber Zeren


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu