Gelişim süreci, fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal alanların belli bir düzen içinde büyümesini ifade eder ve bu süreç insan yaşamı boyunca devam eder (Maggi ve ark., 2010). İnsan yaşamının 0-8 yaş arasındaki geçirdiği süreç erken çocukluk dönemi olarak tanımlanmaktadır (World Health Organization [WHO], 2012). Yaşamın ilk yılları, kişinin hayatı boyunca sahip olacağı özelliklerini etkilediği için erken çocukluk dönemi kritik bir önem taşımaktadır (Baker ve ark., 2011). Pratt ve arkadaşlarına göre (1992), bir çocuğun duygusal, sosyal gelişiminin ve kişiliğinin şekillenmesindeki en önemli dönem erken çocukluk dönemidir. Bu dönemde çocukların en çok vakit geçirdiği kişi ebeveynleridir, bu sebeple ebeveynlerin davranışları çocuklara rol model olur. Bu yüzden ebeveynleri ile kurdukları ilişki ve onların davranışları çocukların gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir (Darling ve Steinberg, 1993). Çocuk ebeveynleriyle en fazla iletişimi erken çocukluk döneminde kurduğu için bu dönemde ebeveyn çocuk ilişkisinin diğer gelişim dönemlerine göre çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Çocukların günlük yaşamda deneyimledikleri duygular çok önemlidir ve bu duygular üzerinde ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkinin önemli bir etkisi vardır. Çocuklar yaşadıkları duyguları adlandırabilirler fakat bu duygular ile nasıl başa çıkacaklarını bilemezler (Cole ve ark., 2008). Ebeveynler bu dönemde çocuklara en yakın olan kişilerdir bu yüzden duygularla nasıl baş çıkacakları konusunda çocuklara destekleyici olmalıdırlar. Denham’a göre (2007), ebeveynlerin çocuklarının duyguları hakkında bilgi sahibi olması ve onları anlamlandırmasına yardımcı olması, çocukların duygu yönetimine yardımcı olur. Duygu sosyalleştirme (emotional socialization), ebeveynlerin bilinçli ya da bilinçsiz olarak çocuklarına duyguları hakkında bilgi vermeleri ve bu duygularla nasıl başa çıkacakları konusunda çocuğa rehberlik etmeleridir (Gottman ve ark., 1996). Ebeveynin, çocuğun olumsuz bir deneyimine tepki olarak gösterdiği davranış ve iletişim, ebeveyn duygu sosyalleştirme olarak tanımlanmaktadır (Eisenberg ve ark., 1999). Literatür incelendiğinde ebeveyn duygu sosyalleştirme stratejilerinin olumlu/destekleyici tepkiler ve olumsuz/destekleyici olmayan tepkiler olarak ikiye ayrıldığı görülmektedir. Üç tane olumlu duygu sosyalleştirme stratejisi vardır bunlar sırasıyla; çocuğun duygularını teşvik etme, çocuğa yardım etmeyi içeren problem odaklı tepkiler ve çocuğu rahatlatmayı içeren duygu odaklı ebeveyn tepkileridir (Eisenberg ve ark., 2001). Birincisi çocuğun duygularını teşvik etmektir, ebeveynin çocuğu yaşadığı duyguyu ifade etmesi için cesaretlendirmesi ve desteklemesidir (Eisenberg ve Fabes, 1994). Buna örnek olarak çocuk okulda arkadaşları ile kavga ettikten sonra ebeveynin çocuğa kavganın sebebi neydi, kavga sırasında nasıl hissettiniz gibi sorular sorması ve bu duyguları çocukla beraber konuşması verilebilir. Diğer bir olumlu strateji ise, ebeveynin çocuğun sıkıntı yaşamasına neden olan durumu ortadan kaldırmaya veya önlemeye çalıştığı problem odaklı tepkilerdir (Fabes ve ark., 1990). Son olumlu strateji ise duygu odaklı tepkileridir, bu durumda ebeveyn, çocuğun yaşadığı olumsuz duygudan sonra çocuğu iyi hissettirecek davranışlarda bulunmasıdır (Eisenberg ve Fabes, 1994). Olumsuz duygu sosyalleştirme stratejileri tıpkı olumlular gibi üç tanedir. Olumsuz duygu sosyalleştirme stratejileri; cezalandırma, çocuğun duygusunu küçümseme ve çocuğun olumsuz duygusuna endişe ile tepki verme olarak sınıflandırılır (Mirable ve ark., 2009). Olumsuz stratejilerden cezalandırma, ebeveynin çocuğun duygusal tepkisine sözlü veya fiziksel olarak tepki verdiği cezadır (Fabes ve ark., 1990). Bir diğer olumsuz duygu sosyalleştirme stratejisi ise çocuğun duygusunu küçümseme tepkisidir. Bu stratejide ebeveynin çocuğun yaşadığı olumsuz duyguyu daha az önemsediğini göstermesidir (Eisenberg ve Fabes, 1994). Örnek olarak çocuğun duygusal tepkisine ebeveynin görmezden gelmesi gösterilebilir. Son olarak, diğer bir olumsuz strateji çocuğun olumsuz duygusuna endişe ile tepki vermedir. Bu durumda ebeveyn, çocuğun yaşadığı olumsuz duygudan olumsuz etkilenir (Fabes ve diğerleri, 1990). Bir ebeveyn çocuğunun duyguları hakkında endişelendiğinde bu endişesini sözel olarak veya mimikleri ile çocuğa yansıttığı durumlar çocuğun olumsuz duygusuna endişe ile tepki verme stratejisine örnek olarak gösterilebilir. Ebeveynlerin bu tür olumsuz duygu sosyalleştirme tepkileri, çocukların duygularını ifade etmesini engelleyebilmekte ve en önemlisi ebeveynin çocuğun olumsuz duygu yaşamasına neden olan uyaranlara dikkat etmesini zorlaştırabilmektedir (Fabes ve ark., 2001). Çocuğun duygusal deneyimlerini yönetebilmesi, hedeflerine ulaşması için duygularını etkili bir şekilde kullanmayı öğrenmesine yardımcı olmada ebeveyn duygu sosyalleştirmesi merkezi bir rol oynar. Ayrıca olumlu ebeveyn duygu sosyalleştirme stratejileri, çocukların duygularını ifade etme ve düzenleme becerilerini, onların toplum yanlısı davranışlarını geliştirmelerine yardımcı olarak temel becerileri kazanmalarını sağlar (Havighurst ve ark., 2009).
Sonuç olarak, ebeveyn ve çocuk birbiri ile etkileşim halindendir. Özellikle de erken çocukluk döneminde ebeveynin çocuk üzerindeki etkisi oldukça büyüktür. Bu nedenle ebeveyn duygu sosyalleştirmesi, çocukların duygularını ifade edebilmeleri ve duygularla baş edebilmeleri üzerinde kritik bir öneme sahiptir. Ebeveynlerin çocukları ile duyguları hakkında konuşması, çocuğun karşısındaki kişinin duygularını anlama ve empati kurma becerisini artırır. Bu becerilerin geliştirilmesi çocuğun yetişkinlik döneminde duygu kontrollünü yapabilmesine yardımcı olacaktır. Eğer ebeveyn olumlu duygu sosyalleştirme stratejilerini uygulamayı öğrenirse çocuğun duyguları ile başa çıkması kolaylaşır.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.