Son dönemde şeker hastalığı, insülin direnci, obezite derken bir de karşımıza Haşimato tiroiditi çıktı. Hepimizin ailesinde guatrı var deyip geçtiğimiz kişiler var öyle değil mi? Ülkemizde en sık görülen bu genetik tiroid hastalığı sanıldığı kadar masum mu peki?
Bakalım bu hikaye size tanıdık gelecek mi?
O en sevdiğimiz ve elbette bizi de koşulsuz seven, her halimizle kabul eden canım annemiz bir süredir mutsuz ! Zaten bizi nerede kaldın diye merak ederken, bir kaşık suda fırtınalar koparıp panik ataklarla karşılayan, çarpıntı ataklarını ilgi istiyor diye yorumladığımız , bizden karşılık alamadığında ise bir türlü anlam veremediğimiz öfke atakları da eklendi. Bir psikiyatriste mi götürsek acaba diye düşünürken Hafıza sorunları da yaşıyor. Yoksa demans mı acaba nörolojiye mi gitmeli derken e birde saçları dökülüyor tırnak yapısı bozulmuş ,kiloda almaya başladı ,vücudu ödemden şişmiş acaba menopoza mı girdi bari kadın doğuma gidelim diye düşünebilirsiniz. Ama bitmedi mide sindirim şikayetleri de var kabızlıktan yakınıp duruyor. Sesinde de zaman zaman kısıklık, kulak burun boğaz ,dahiliye ,kardiyoloji derken, aslında tanısını koymanın o kadar güç olmadığı bir hastalıktan bahsettiğimizi belki uzun süre anlayamayabiliriz. Haşimato Troiditi!!!
Hashimato tiroiditi otoimmün yani vücudun kendi kendine saldırması ile genetik geçişli olduğu bilinen ve en sık görülen kronik tiroid iltihabıdır. Türkiye’de her 3-4 kişiden birinde tiroid hastalığı vardır. Kadınlarda ise 4 kat daha fazla görülmektedir. Haşimato hastalarını ‘’Kendine düşman vücutlar’’ olarak tanımlayabiliriz. Çünkü bunu nedeni bilinmeyen bir şekilde bağışıklık sistemimiz yapar .Yani bunu yapacak herhangi bir mikrobik bir durum yoktur.
Tanısını koyarken laboratuvar tahlilleri istiyoruz. Rutin olarak istediğimiz FT3, FT4 ve TSH gibi tiroid fonksiyon testlerinin yanı sıra antikorları gösteren Anti TPO, Anti TG laboratuvar değerleri tanıyı kesinlestirir .
Gerektiğinde tiroid hormon ilacı kullanılabilir ancak bununla birlikte hastada var olan vitamin ve mineral eksikliklerinin yerine konması da çok önemlidir. D vitamin eksikliğinin düzeltilmesi veya selenyum eklenmesi ile bile tiroid bezi daha randımanlı çalışmaya başlar ve reaktif hipogliseminiz hızla düzelebilir, terlememizi yok edebilir, kilo vermenizde tabii ki hızlanır. Hastalıklara yakalanmaya karşı bağışıklığımızı güçlendirir.
Burada özellikle altını çizmek istediğim konu beni de yakından ilgilendiren insülin direnci ve kilo alımı! İnsülin direncimiz arttıkça tatlı krizleri ve vücudumuzda ödem artar sonuçta tiroid bezimiz ise gitgide tembelleşir ve kısır bir döngüye girilir. Bu nedenle metabolizmamıza uygun ve düzenli bir beslenme programı eşliğinde kilo kontrolü sağlanmalıdır. B12 vitamini, folat, d vitamini, çinko eksikliği replasmanları hastanın yaşam kalitesini arttırmakta ve oluşabilecek obezite, alzheimer, kalp damar hastalığı ,kanser ve diyabet gibi risklere karşı koruyucu olmaktadır.
Son olarak fizik ve ruh sağlığımızın bir bütün olduğunu hatırlatmadan geçmek istemiyorum. Stres vücudumuzdaki tüm sistemi etkiler ve elbette ki antikorlarla tiroidimize oluşacak saldırıyıda. Tiroid bezimiz vücudumuzun ,metabolizmamızın orkestra şefidir. Ne kadar sağlıklı ve ahenk içinde çalıştığı çok önemlidir.Stres demişken gülümsemeyi unutmayın lütfen, derin nefes almayı, sevdiklerinizle vakit geçirmeyi ve kendinize bedeninize eşyalarınıza verdiğinizden daha fazla değer vermeyi. Unutmayın ki bu beden bize emanet..
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.