Kanın damarlara uyguladığı basınca tansiyon denir. Hipertansiyon yani yüksek tansiyon ise belli limit değerlerin üstündeki tansiyona denir. Bu değer genel olarak 140/90 mmHg üzeri olarak bilinir. Bazı özel hasta gruplarında bu değerler biraz daha düşüktür.
Ülkemizde her 3 erişkinden birinin hipertansiyon hastası olduğu ve yaklaşık yüzde 45’inin bunun farkında olmadığı düşünülmektedir. Bunun nedeni belirtilerin çoğu zaman silik olmasıdır. Belirtileri baş ağrısı, ense ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, burun kanaması, kulak çınlaması gibi belirtiler olabileceği kimi tamamen sessiz de ilerleyebilir. Hastanın şikayetinin olmaması tansiyonun vücuda zarar vermediği anlamına gelmez. Kan damarının gittiği tüm organlara hasar verir. Bunlardan en önemlileri kalp, böbrek ve beyin damarlarıdır. Kalp büyümesi, kalpten çıkan ana damarda genişleme, yırtılma, kalp krizi, böbrek yetmezliği veya beyin kanaması gibi ölümcül durumlara neden olabilir.
Hipertansiyonun çoğunlukla nedeni bulunamaz. Bunda özellikle genetik faktörler ve çevresel faktörler etkendir. Günlük tuz tüketimi, kilo fazlalığı, tütün kullanımı, stres, aşırı ağrı kesici kullanımı çevresel faktörlerden bazılarıdır. Yüzde 5-10 oranında da ikincil hipertansiyon dediğimiz böbrek, tiroid, böbrek üstü bezi hastalıkları gibi durumlardan kaynaklanabilir.
Hipertansiyon tanısı genelde tek ölçümle koyulmaz, hastanın tansiyon takibi veya 24 saat tansiyon ölçen ambulatuvar kan basıncı dediğimiz cihaz ile tansiyon tanısı konulur. Bunun yanında hastanın kalp ultrasonunda baktığımız kalp duvarlarının kalınlaşması da tanıyı destekleyen bulgulardan biridir. İkincil organ hasarı varlığında ilaç tedavisi daha fazla zaman kaybetmeden başlanır.
Hastanın ilaç tedavisinin yanında tuz kısıtlaması, kilo verme, sigara kullanımının bırakılması gibi önerilere de dikkat etmesi önerilir. Özellikle tuz tüketimine dikkat edilmediği takdirde verilen ilaçların etkisi azalır ve bu durum ilaç sayısının arttırılmasına neden olur.
Hipertansiyon tedavisinde kullanılan çok fazla sayıda ilaç mevcuttur. Her hastanın ilaca verdiği tepki farklı olacağından mutlaka doktor kontrolünde ilaçları düzenlenmeli ve aralıklı olarak yan etkiler takip edilmelidir.
Uzun zamandır tansiyon hastaları bilmelidir ki ilaç tedavisi ile tansiyonları normale dönmeye başladığında vücut ilk başta tansiyon çok düşmüş gibi algılar ve baş dönmesi, göz kararması veya halsizlik gibi şikayetlerin olmasına neden olabilir. Bu ilaçların işe yaramadığını veya zararlı olduğunu göstermez. 3-4 hafta içerisinde vücut normal tansiyona da alışacak ve bu şikayetler geçecektir. Hastaların bu dönemde ilaçlarını kesmemeleri ve olası etkileri kendilerini takip eden hekimle paylaşmaları önemlidir.
Tansiyon hastalığı ömür boyu süren bir hastalık olduğundan tansiyon normale döndüğünde ilaç kesilmesi önerilmez. Verilen tedavi ömür boyudur. Sadece çok özel durumlarda tansiyon ilaçları yine doktor gözetiminde kesilmelidir. Uzun süre ilaç kullanan hastalar ilaçlarını kestiklerinde ilk birkaç hafta tansiyon yükselemeyebilir, bu yanılgıya neden olur. Bir süre sonra tansiyon değerlerinin yükseleceği unutulmamalıdır. Tansiyon hastalarının şikayetleri olmasa bile en azından yılda bir kez tansiyonun yaratabileceği komplikasyonların incelenmesi için kontrole gelmeleri önerilir.