Otoimmün Hastalık | Diyetisyen Tavsiyesi

Bağışıklık sistemi vücudu mikroorganizmalara karşı korumaktadır.Ancak bazen yanlışlıkla kendi savunma hücrelerine saldırabilmektedir.Otoimmün hastalıklar bu şekilde ortaya çıkan hastalıklardır.80’den fazla otoimmün hastalık çeşidi bulunmaktadır.

ROMATOİD ARTRİT

Bağışıklık sistemi hücreleri eklemlere saldırarak eklemlerde ağrıya, şişmeye ve iltihaba neden olur. Romatoid artrit tedavi edilmezse kalıcı eklem hasarına sebep olabilir.

Romatoid Artritte Beslenme

Yapılan çalışmalarda romatoid artrit hastalarının doymuş yağ içeriği düşük, Akdeniz Diyeti tarzında beslenmesinin hastalığın semptomlarını iyileştirdiği ve iltihaplanmayı azalttığı bulunmuştur. Akdeniz Diyeti tarzı beslenmede; tavuk, balık ve yağsız kırmızı et, bol sebze, taze meyve, zeytinyağı, kepekli tahıllar, kabuklu yemişler ve yağlı tohumlar önemli yer tutmaktadır. İtalya Catania Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada eklem yaralanması olan farelerin diyetine doğal soğuk sıkım zeytin yağı eklendi. 8 hafta süreyle diyetine soğuk sıkım zeytinyağı ekleyen farelerle eklenmeyen fareler takip edildi. Deneyin sonunda soğuk sıkım zeytinyağı eklenenlerde anlamlı derecede eklem sıvısında bulunan kıkırdakların yapısını koruyan ve kayganlaştırıcı özellik veren lubricinin oranları yüksek bulundu.

Bunun yanında bu hastaların yeterli enerji, protein ve kalsiyum gereksinimlerini almaları da çok önemlidir. Hastalığın neden olduğu kronik inflamasyonlar kişilerin kilo kaybını, kas yıkımı ve protein ihtiyacını arttırabilir.

Omega 3

Yapılan birçok çalışmada tuna, somon, uskumru, ringa, alabalık ve sardunya gibi omega 3’ten zengin balıkların birçok faydasından bahsedilmektedir. Düzenli omega 3 tüketimi aynı zamanda genel inflamasyonun azalması, eklem ağrılarının azalması ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için de gereklidir. Ayrıca omega 3 yağ asitlerinin (EPA, DHA), romatoid artrit kaynaklı kalp hastalıkları riskini de azalttığı bilinmektedir.

Yeterli omega 3 alımı için haftada en az 2 kez balık tüketmeye özen gösterilmelidir. Ayrıca ceviz, semizotu, keten tohumu da diğer iyi omega 3 kaynaklarındandır ve ister yemeklerde, ister salatalarda rahatlıkla kullanılabilirler.

Demir ve folik asit

Hastaların %60’ında iltihaplanma ve steroid içermeyen ilaçların kullanımı sonucu anemi görülebilir. Bu nedenle demirden zengin; yağsız kırmızı et, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller, zenginleştirilmiş tahıllara ve folik asitten zengin; karaciğer, ıspanak, mantar, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlara beslenmede yer verilmesi önemlidir. Ispanak ve kıvırcık lahana gibi koyu yeşil yapraklı sebzeler ise folik asit açısından zengin oldukları kadar iyi birer antioksidan kaynağıdır. Bu besinler antioksidan özellikleriyle bağışıklık sistemini güçlendirerek romatoid artrit semptomlarını azaltmaya yardımcı olurlar.

Ayrıca C vitamini demirin emilimini arttıracağı için bu besinlerin yanında C vitamininden zengin sebze meyvelerin(turunçgiller, taze biber, maydanoz, kuşburnu yeşil yapraklı sebzeler) tüketimi de önemlidir.

Kalsiyum ve D vitamini

Romatoid artrit için verilen kortikosteroidler vücudunuzun kalsiyum emilimini zorlaştırabilir, bu da kemiklerin zayıflaması ve osteoporoz riskinin artmasına neden olabilir. Bu nedenle romatoid artritli hastalar kalsiyumdan zengin süt, yoğurt, peynir gibi besinlerin tüketimini ihmal etmemelidir. Süt ürünlerinin yağsız ve yarım yağlı olanları daha fazla kalsiyum içerdiği için tam yağlı ürünlerin yerine tercih edilmelidir.

D vitamini kalsiyum emilimini arttırarak kemikleri güçlendirme ve osteoporozun önlenmesine yardımcı olmasının yanı sıra eksikliğinde romatoid artrit belirtilerinin artmasında da rol oynar. Çalışmalarda yeterli D vitamini alan kadınların romatoid artrite yakalanma olasılığının daha düşük olduğu bulunmuştur. D vitamininin en iyi kaynağı güneş olsa da balık, süt ürünleri ve yumurta sarısı da D vitamininin önemli kaynaklarındandır.

*Asidik meyve ve sebzeler romatoid artrit belirtilerini ve eklem ağrılarını arttırabileceğinden dolayı az miktarlarda denenerek tüketilmelidir.

ZERDEÇAL

Araştırmalar zerdeçalın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve anti-inflamatuar olduğunu kanıtlamaktadır. Kan temizleyen baharat zerdeçal içerisindeki kurkumin sayesinde anti-inflamatuar  ajan olarak görev yapar. 2006 yılında yapılan bir çalışma zerdeçalın artrit eklem iltihabını azalttığını ortaya çıkardı. 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre ise osteoartrit diz ağrısı olan insanlardan zerdeçalı tüketenlerde günlük 800 mg ibuprofen alanlara göre  ağrılarının daha çok azaldığı gözlendi. 

NARENCİYE

Bir araştırma için osteoartrit diz ağrısı olan kişiler 8 hafta sürecinde günlük bir doz narenciye kabuğu ekstratı aldı. Çalışmanın sonunda bioflavonoid olan nobiletin sayesinde diz ağrılarında azalma kaydedildi. Nobiletin portakalda beyaz kısmında daha çok bulunmaktadır,özellikle bu kısmı tüketilmelidir.

SARIMSAK

Araştırmalar şiş eklemler için sarımsağın önemli olduğunu gösteriyor. Anti-inflamatuar özelliği ağrıyı ve artrit nedeniyle oluşan inflamasyonu azaltmaya yardımcı olur. Sarımsağın içerisindeki allicin, artrit belirtilerini oluşturan mikroorganizmaların yavaş gelişmesini sağlar.

 

BRÜKSEL LAHANASI

Sodyum bakımından fakir, kırmızı kan hücrelerinin üretimine yardımcı olan folat ve C vitamini bakımından zengin bir sebzedir. Brüksel lahanası kolesterol içermez.Bu açıdan romatoid artrit hastalarının tüketmesi önerilmektedir.

LUPUS HASTALIĞI

Bu hastalıkta otoimmün antikorlar kendilerini vücut dokularına bağlayarak eklemleri, kan hücrelerini, akciğerleri, böbrekleri ve sinirleri etkiler.

LUPUSTA BESLENME

Hastalar kullandıkları kortikosteroid ilaçlar nedeniyle kilo artışı yaşamaktadırlar ve kilo kontrolü sağlamak yaşam kalitesi açısından faydalı olacaktır.

Lupus hastalarının sağlıklı insanlara göre 5 kat daha fazla ateroskleroza yakalanma riski bulunduğundan kan kolesterol seviyeleri kontrol altına alınmalıdır ve bu açıdan dengeli bir diyet uygulanmalıdır.

Omega-3 yağ asitlerinden zengin beslenme veya balık yağı takviyelerinin, lupusta faydalı olduğu gösterilmiştir.Vitamin D desteği de lupusta faydalıdır.

Otoimmuniteyi azaltmak, bağışıklık sistemimizi güçlendirmek ve hücrelerimizi korumak için dikkat edilmesi gerekenler;

Beyaz un ve onunla üretilmiş her türlü besinden uzak durmak

  • Şeker ve tatlandırıcılardan uzak durmak

  • Yağ ihtiyacımızı kabuklu yemişlerden (ceviz, fındık, badem vb) ve gerçek tohumlardan (zeytin, ayçiçeği, keten tohumu, kabak çekirdeği vb) ve soyadan karşılamak

  • Zencefil, zerdeçal gibi doğal iltihap önleyici gıdaları diyetimize eklemek

  • Bol su içmek

 

İLTİHAPLI BAĞIRSAK HASTALIKLARI

Bağışıklık sistemi bağırsak duvarını tahrip ederek ishale, ani bağırsak hareketlerine, rektal kanamaya, ateşe, karın ağrısına ve kilo kaybına neden olabilir. Kron hastalığı ve ülserli kalın bağırsak hastalığı (Ülserli Kolit) gibi türevleri vardır.

Ülseratif koliti veya Crohn hastalığı olan kişiler genellikle aşağıdakileri yapmalıdırlar:

Günlük gıdanızı 5-6 porsiyona bölün ve her 2-3 saatte bir yemek yiyin. Daha küçük porsiyonlar, sindirim sistemindeki yükün hafiflemesine ve gıdanın daha iyi sindirilmesine yardımcı olacaktır.

Yağ alımını azaltın. Yağlar, barsakların hareketlerini arttırır ve kramp şeklinde sancıya neden olurlar. Sıvı yağları, tereyağını, yoğunlaştırılmış yağları ve margarinleri, kremayı, aynı zamanda tatlıları ve kremalı bisküvileri azaltmak yağ alımını azaltmanızı sağlar.

Basit şekerleri azaltın. Bunlar bal, tatlılar, pastalar ve konsantre meyve sularında bulunurlar. İshale neden olur veya ishal olasılığını arttırırlar.

Süt ve süt ürünlerini tüketmeyin veya azaltın. Süt ve süt ürünleri (süt, kaymak ve işlenmiş peynir, tam yağlı veya az yağlı yoğurtlar daha az ölçüde) İnflamatuvar Barsak Hastalıklarının belirtilerini şiddetlendirebilirler. Alevlenme döneminde bunlardan kaçınmalı, daha sonra süt ürünlerine toleransınız oranında beslenmenize azar azar arttırarak eklemelisiniz.

Katkı maddeli yemeklerden ve yarı işlenmiş ürünlerden kaçının.

Tuzlu ve baharatlı yemeklerden kaçının.

Yapay tatlandırıcılardan, özellikle de sorbitolden kaçının. Tatlandırıcılar ishale neden olur veya ishal olasılığını arttırırlar.

Fındık, fıstık ve tohumlardan kaçının.

Yağlı ve kızarmış yiyeceklerden kaçının. Bunlar gaza ve ishale neden olurlar.

Lif oranı yüksek gıdaların; taze meyve ve sebzeler ile tam tahılların alımını sınırlayın. Bunlar belirtileri kötüleştirebilir .Alevlenme sırasında lif oranı yüksek salatalar, sebzeler ve meyvelerin (özellikle lahana, Brüksel lahanası, turunçgiller, erik, üzüm ve kayısı) yanı sıra yulaf gevreği ve mısır gevreğinden de kaçınmak gerekir. Meyve ve sebzeler yenmeden önce soyulmalı, çekirdekleri çıkarılmalı ve pişirilmelidir. (ör. Elma kompostosu uygundur)

Gaza neden olabilen fasulye, lahana, brokoli, kafein ve gazlı içecekler gibi gıdalardan kaçının.

Takviyelerin İnflamatuvar Barsak Hastalıklarına yararı olup olmadığını araştıran çok sayıda deneysel çalışma bulunmaktadır. Bazı örnekler:

Balık veya keten tohumu yağları, beslenmede veya takviye olarak alındığında İnflamatuvar Barsak Hastalıkları inflamasyonu ile savaşmaya yardımcı olmuşlardır.

İnce bağırsak tarafından sindirilmeyen kompleks karbonhidratlar (ör. Psilyum), kalın barsaktaki bakterileri kısa zincirli yağ asidi oluşturmaları için uyarabilirler. Bu da kalın barsak mukozasının (içini örten tabakanın) kendini iyileştirmesine yardım eder.

L-glutamat’ın, ince barsak iç yüzeyini beslediğine ve Crohn hastalığı başlangıcında iyileşmeye yararlı olduğuna inanılmaktadır.

Probiyotikler (ör. Laktobasil müstahzarları ve canlı kültürle yapılan yoğurt). “İyi” bakteriler, barsak bakterilerinin dengesini tekrar kurmaya yardım ederler. Ev yoğurdu, barsağın iyileşmesinde gerçekten çok yararlı olabilir.

 

MULTİPL SKLEROZ(MS)

Bu hastalıkta bağışıklık sistemi sinir hücrelerine hücum ederek körlüğe, ağrıya, denge yitimine, güçsüzlüğe ve kas kasılmalarına yol açar.

 

TUZ AZALTILMALI

Korziton böbrek üzerinde tuz tutma etkisi olduğu kadar, bir de vücuttan potasyum atma etkisi vardır. Kortizon tedavisi alan bireylerde potasyum kayıpları görülür.  Vücutta potasyumun atılması, kas güçsüzlüğünde ve kalbin kasılma işlevinde olumsuz etkilere yol açılmasına neden olur. Tuz tüketimini azaltırken, beslenmenizde sebze ve meyve tüketiminizi arttırmanız gerekmektedir.

KALSİYUM 

Kortizon kullanımı kalsiyumun bağırsaktan emilimini azaltır. Ve osteoporoza neden olur. Bu yüzden düzenli kemik mineral ölçümü yaptırılmalıdır.  Beslenmenizde kalsiyum açısından zengin besinlere yer vermenizde fayda var.

İŞLEM GÖRMÜŞ, HAZIR, PAKETLENMİŞ ÜRÜNLERDEN UZAK DURULMALI

Kortizon kan şekerinin yükselmesine neden olur. Çünkü Kan şekerinin hücre içine girişini azaltır, kan şekeri yükseltir, karaciğerde ve çizgili kaslarda glikojen sentezini ve depolanmasını arttırır.  Genellikle kortizon tedavisi gören bireylerde iştah açıktır. İştahın artması demek, şişmanlığın önünü açması demek anlamına gelir.

Tüm konserve besinler, meyve suları, asitli içecekler gibi markette satılan işlem görmüş, içerisinde koruyucu madde bulunan bütün besinleri, kortizon tedavisi sırasında tercih etmek sakıncalıdır. Çünkü bu besinlerin içerisinde yükse oranda tuz, yağ ve şeker içeriği vardır. Ve bunlardan uzak durulması gerekir.

MS hastalığında 7 doğal tedavi

  1. Krill yağı omega-3 ( içerisinde astaxanthin ) : hem vücuttaki iltihaplanmayı azaltır, hem de  sinir sistemi üzerinde olumlu etkilere sahiptir.  Günde 2 kapsül yeterlidir.

  2. Multi-vitamin : Bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur.

  3. Probiyotik veya prebiyotik destekleri: sindirim sistemini destekler.

  4. D3 vitamini

  5. B12 vitamini

  6. Lesitin içeren besinler

  7. Hindistan cevizi yağı : Orta zincirli yağ asitlerini barındırır. (MCT)

ABD’li bilim insanları, D vitamininin MS hastalarında pozitif etki yaptığını saptadı. Günde 1000 ünite D vitaminini 6 ay kullanan hastalar da, D vitamininin kandaki kimyasal etkiyi değiştirerek, hastalarda pozitif etki yarattığı, fareler üzerinde yapılan araştırmalarda ise, MS hastalığının oluşmasını önlediği belirlenmiştir. 

 

TİP 1 DİYABET

Bağışıklık sistemi pankreasta insülin hormonu üreten hücreleri yok ederek şeker hastalığına yol açar.

  • Diyet programını planlarken atılan ilk adım enerji ayarlamasıdır. Yetişkinlerde kişiyi uygun kiloya getirecek, çocuklarda ise büyüme ve gelişmeyi sağlayacak kalori hesaplaması yapılır.

KARBONHİDRAT İÇİN KEPEKLİ GIDALAR

  • Şeker hastalarının hiç karbonhidrat almaması bilgisi doğru değildir. Hatta diyabetli hastanın alması gereken enerjinin en az yüzde 50’si, karbonhidratlardan gelmelidir. Önemli olan; alınan bu karbonhidratın doğru zamanda, doğru kaynaklardan, doğru miktarlarda alınmasıdır. Alınan karbonhidratın yarıdan fazlası ‘kompleks karbonhidratlar’ (bulgur, kepekli ya da tam buğday ekmeği vb.) dediğimiz kaynaklardan sağlanmalıdır.

  • Kompleks karbonhidratlarda baz alınan nokta ise ‘glisemik indeks’tir! Kişilerin kan şekerlerini dengelemek için, basit karbonhidrat yerine kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli. Kompleks karbonhidratlar ise glisemik indeksi düşük besinlerde bulunur.

Glisemik İndeksi Düşük Besinler

Kepekli Un

Kepekli Pirinç

Meyve (kabuklu)

Bütün halinde patates (özellikle soğuk) Kurubaklagiller

Kepekli makarna

Glisemik İndeksi Yüksek Besinler

Beyaz Un

Beyaz Pirinç

Reçel, bal, marmelatlar

İçine şeker giren her türlü hamur işi

Beyaz un ile yapılmış hamurlu gıdalar

YAĞI CEVİZ VE ZEYTİNDEN ALIN

  • Diyabetli hastaların beslenmesinde yağlar; önemli ve tartışmalı bir konudur. Diyabetli bireyin alması gereken enerjinin yüzde 30′u yağlardan gelmeli. Yani sanıldığı gibi; diyabetli birey, yemeklerini yağsız yemek zorunda değildir. Bilakis zeytin, zeytinyağı ve ceviz gibi kaynaklar lipit profilini düzenlemede yardımcıdır. 

  • Etli sebze yemeklerine yağ konmamalı. Yağlar çeşitlendirebilir; ancak özellikle zeytinyağına ağırlık verilmeli. Yemekler; 1 kilo sebzeye 2 yemek kaşığı ya da 1 tabak sebze yemeğine 1 tatlı kaşığı yağ konularak pişirilmeli. Salatalara ise en fazla 1 tatlı kaşığı yağ eklenmeli.

GÜNDE 3 GRAM TUZ YETERLİ

  • Diyabette karşılaşılabilecek olan böbrek rahatsızlıkları ve hipertansiyon gibi tuz sınırlamasını gerektiren rahatsızlıklar yok ise; kişi günlük 3 gram tuz tüketebilir. Ortalama 1 gram için silme (tepeleme değil) 1 çay kaşığı düşünülebilir. Ancak tuz sınırlaması gereken durumlarda sofra tuzu tamamen kaldırılmalı.

  • Alkol; hepatik glikoz çıkışını baskılayarak, hipoglisemi ataklarına sebep olabileceğinden, diyabet hastalarında tüketilmesi önerilmiyor. Tüketecek diyabetliler ise; aç karnına olmamaya, miktarı az tutmaya ve yatmaya yakın tüketmemeye özen göstermeli. 

 

Diyabette beslenme planı sebze ve meyvelerden zengin olmalıdır. Sanıldığı gibi diyabetli bir birey için yasak meyve yoktur; meyvenin porsiyon miktarı vardır! Her meyvenin içerdiği karbonhidrat farklıdır; bu nedenle her meyve için porsiyon ölçüsü de farklıdır. Bu miktarlara dikkat ederek, diyabetli birey üzüm de yiyebilir muz da; yeter ki doğru miktarı aşmasın!

POSALI BESLENME ŞEKERİ DENGELER

  • Diyabetik bir bireyin posa tüketimi, kan şekeri kontrolüne yardımcı olması ve kan kolesterollerini dengelemesi bakımından önemlidir. Yetişkinlerde günlük 25 gram, çocuklarda ise 15 gram posa tüketimi önerilmektedir. Alınan posa miktarını arttırmak için basit tercihler yeterli olur:

* Beyaz ekmek yerine esmer ekmek

* Beyaz pirinç yerine kepekli pirinç

* Sade makarna yerine kepekli makarna,

* Meyve suyu yerine meyvenin kendisi ve mümkünse kabuklu olanı

* Her öğünde sebze ve salata bulundurmak

* Kuru baklagilleri sıkça tüketmek gibi basit tercihlerle posa tüketimi arttırılabilir.

 

SEDEF HASTALIĞI

Bağışıklık sistemi kan hücreleri (T Hücreleri) ciltte birikmeye başlarsa ortaya sedef hastalığı çıkar. Bu durumda sıklıkla deride gümüşi, pul pul plaklar oluşur.

 

 

SEDEF HASTALIĞINDA BESLENME

 

Gluten ve Maya:Sedef hastalığı ve gluten intoleransı arasındaki bağlantı tam olarak anlaşılamamıştır.Sedef hastaları glutene duyarlılık açısından daha fazla risk altında olabilir.Glutensiz diyet belirtilerin hafiflemesine yardımcı olabilmektedir.

Balık ve omega-3:Yapılan çalışmalar omega-3’ün inflamasyonu azalttığını göstermektedir.Bu nedenle haftada iki kez balık tüketmek anti inflamatuar etki gösterebilir.

Antioksidanlar,A ve D vitamini de hastalığın oluşturduğu inflamasyonu  azaltmaya yardım edebilir.

Yapılan çalışmalar düşük kalorili diyetin sedef hastalığının belirtilerini azalttığını göstermektedir.800-1000 kalorilik diyetle beslenen sedef hastaları bu açıdan yarar görmüşlerdir.

 

GRAVES HASTALIĞI

Bu hastalıkta bağışıklık sistemi tiroid bezlerini etkileyerek kandaki tiroid hormonu miktarını artırır. Belirtileri kilo kaybı, şişen gözler, yüksek nabız, gerginlik ve kırılgan saçlardır.

 

GRAVES HASTALIĞINDA BESLENME

Lif insanın daha tok ve doygun olmasını sağlar ve ayrıca sindirime yardım eder. Bu da karşılığında etkili kilo kontrolünü olanaklı kılar. Lif açısından zengin besinler arasında kabuğuyla yenen elma ve armut, ahududu, muz, portakal, kuru incir, havuç, karnabahar, kuru fasulye sayılabilir.

Tatlı yiyecekleri elma, şeftali, çilek gibi meyvelerle değiştirin.. Kiloyu kontrol etmenin en basit yollarından biri vücudunuzdaki su seviyelerini yüksek tutmaktır. 

Beslenmeye kompleks karbonhidratlardan uygun miktarlarda eklemek de Graves hastalığı diyetinin önemli bir unsurudur. Bu tür karbonhidratlar uzun şeker zincirleri içerir, bu da vücudun karbonhidratı daha yavaş bir hızla parçalamasına yardımcı olur. Karşılığında vücudun daimi enerji kaynağını kalıcı bir şekilde korumasına yardım eder ve böylece daha az yemek ihtiyacını ve iyi kilo yönetimini beraberinde getirir.Kompleks karbonhidratlara örnek olarak, mercimek, patates, börülce, soya fasulyesi, çok tahıllı ekmek sayılabilir.

Graves hastalığı diyeti tavuk, hindi veya balık gibi yağsız etler olmazsa eksik kalır. Bu yiyecekler insanın uzun süre tok kalmasını sağlayarak yiyecek arzusunu azaltır. Ayrıca vücuda daha uzun süre ayakta kalmak için ekstra güç verirler. Fakat en iyisi bunları yağda kızartmak yerine buğulayarak veya fırında pişirerek tüketmektir.

 Tiroid hastalıklarında genel olarak 3 ana 3 ara öğün şeklinde beslenmek gerekiyor. 

  1. Sebze ve meyve tüketimine özen göstermeli, yeteri kadar proteinli gıda alınmalıdır. Proteinin yeteri kadar alınması tiroid bezinin daha sağlıklı çalışmasını sağlar.

  2. Bu hastalar tuz tüketecekse mutlaka iyotsuz tuz tercih etmelidirler çünkü iyotlu tuz yedikleri takdirde hastalıkları daha fazla şiddetlenir. İyotlu tuz yiyen hipertiroidili bir hastada alınan iyot, nodülün fazla çalışmasına neden olur ve tiroid bezinin aşırı çalışmasıyla hastalığın belirtileri artar. 

 

HAŞİMATO HASTALIĞI

Bağışıklık sistemi tiroid hormonu üreten hücrelere saldırıp tahrip ederek, kabızlığa, yorgunluğa, depresyona, aşırı kiloya ve cilt kuruluğuna yol açar.

 

Haşimato Tiroidi ve Beslenme

  • Yağ ve protein bakımından zengin gıdalar tüketilmelidir. Sebze ve meyve taze tüketilmelidir.

  • Tiroidi engelleyebilecek omega-3 tüketimi yapılmalıdır. Daha fazla balık tüketmeli ve sonrasında yağsız kırmızı et ile hindi tüketilebilir.

  • Kuru baklagiller bol tercih edilmelidir. Bitkisel protein kaynağı olan bu ürünler en azından haftada 2 kez tüketilmelidir.

  • Lif oranı fazla olan keten tohumunu beslenme programınıza ekleyebilirsiniz. Ayrıca keten tohumunun E vitamini açısından da zengin bir besin olduğu bilinmektedir. Günde 1 ya da 2 yemek kaşığı öğütülmüş keten tohumunu çorbalara ya da salatalara ilave ederek tüketebilirsiniz.

  • Tiroidi tetikleyen en önemli mineral iyottur. Fazlası alındığında tiroid hastalığına neden olduğu bilinmektedir. İyot tuzu bu konuda tüketilmemesi gereken besinler arasındadır.

  • Deniz ürünleri, badem, tavuk, ay çekirdeği ve süt tüketimine özen göstermelisiniz.

  • Selenyum minerali, tiroid hormonu adına önemlidir. Kanda yer alan TSH ve T4 hormonlarının yükselmesine neden olan selenyum eksikliği bu hastalığın şiddetini artırmaktadır.

  • Deniz ürünleri sürekli tüketilmelidir. Ayrıca yumurta sarısı, kayısı, maydanoz, bira mayası ve mantar da hastalığa iyi gelen besinler arasındadır.

  • Çiğ olarak tüketilmemesi gereken turp, brokoli, hardal, kara lahana ve yer fıstığı da önemli rol oynar. Ödem sorunlarının da yaşanmaması adına bol su tüketimi yapılması gerekir.

 

MYASTHENİA GRAVİS

Bağışıklık sistemi, sinir hücrelerinin üzerine yapışarak kasları kontrol etme yeteneklerini azaltan antikorlar üretir.

 

Myasthenia Gravis ve Beslenme

Bağışıklık sistemini destekleyen bir diyet, duruma göre semptomların azaltılmasına yardımcı olabilir ve remisyonları teşvik edebilir.

Weil, zararlı otoimmün yanıtı teşvik edebilecek barsak iltihabını tetikleyen gıdaları kesmeyi önerir. İnflamasyona katkıda bulunan gıdalar, hayvansal proteinler, trans yağlı gıdalar, mısır, ayçiçeği ve aspir yağı gibi çoklu doymamış yağlar, beyaz unlu gıdalar ve sofra şekeri, kurabiye ve şeker gibi yüksek gıdalardır. Protein alımını, toplam kalori alımının% 10’undan daha azına ve fasulye, fındık, baklagiller ve soya gibi hayvansal olmayan kaynaklara odaklanmasını öneriyor. Süt ürünleri bağışıklık sistemini tahrip edebilir ve azaltılmalıdır.

İnflamasyon otoimmün yanıtı tetikleyebileceğinden, Barsak iltihaplanmasını kolaylaştıran gıdalar yenilmemesi, enfeksiyonu daha da kötüleştiren yiyeceklerden kaçınılması gerekir. İyi seçimler arasında zeytinyağı ve kanola yağı ve yağlı balıklar, ceviz ve keten tohumu gibi omega-3 yağ asitleri bakımından zengin gıdalarda bulunan iyi yağlar bulunur. Taze meyve ve sebzeler yenmelidir, bunlar en zengin antioksidan kaynakları olup hücre hasarını ve iltihaplanmayı önleyen ve sağlıklı bir bağışıklık sistemini teşvik eden gıdalardır.

POTASYUMUN ÖNEMİ

Düşük potasyum seviyeleri yorgunluğa neden olabilir.Vücutta yeterli miktarda depo bulunmasını sağlamak için zengin potasyumlu gıdalar tüketilmelidir.

Potasyum bakımından zengin besinler arasında muz, az yağlı keçi sütü, tavuk ve hindi gibi yağsız etler, balıklar ve çok çeşitli meyve ve sebzeler tüketilmelidir.

Australian Myasthenic Association, bu duruma eşlik eden yorgunluğu azaltmak için üç büyük öğün yerine gün boyunca daha küçük porsiyonlara bölünmüş öğünler yenmelidir demektedir.. Boğazında kalacak kılçıklı gıdalardan kaçınılmalıdır.Sıcak yemeklerden çok ılık yemekler tercih edilmelidir.Dil kaslarındaki gevşekliği önler. Yutma güçlüğünün şiddetlenmesini önlemek için alkol, baharatlı yiyecekler, limon ve sodalı sudan uzak durulmalıdır.

 

DAMAR İLTİHABI(VASKÜLİT)

Bu hastalıkta kan damarları bağışıklık sisteminin hedefi hâline gelir.

Vaskülitte Beslenme

Beslenme tedavisine dair kanıtlanmış bir çalışma yoktur.Kortikosteroidlerin kilo kontrolü üzerine olumsuz etkilerinden dolayı yağ,tuz ve şeker kısıtlanmalı,sağlıklı beslenme planı oluşturulmalıdır.

 

 

 


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu