Belki de birçoğumuzun vazgeçilmezi olmuştur gün boyu içtiğimiz çaylar. Kahvaltı sonrası içilen o son bardak “keyif çayı” ismini almayı da hak eder. Aslında soğuk kış mevsimlerinde içtiğimiz çayın rahatlama, ısınmanın yanında vücudumuza olumlu etkiler sağlar. Fakat çayların ne zaman içildiği ve nasıl demlendiği önemli bir konudur.
Çayda bulunan flavanoidlerin vücuttaki etki mekanizması
Çayın içerdiği flavanoidlerden dolayı çayın vücutta birçok önemli işlevi vardır. Özellikle antioksidan etki sebebi ile enfeksiyona yakalanma riski yüksek olan bireylerde bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı koruyucu etki sağlamaktadır.
Özellikle çaydaki bu fenolik bileşikler deri ve akciğer tümörü oluşumunda hücre çoğalmasını önlemekle kalmayıp aynı zamanda bu tümörün büyümesini engellemektedir.
Yapılan bir çalışma diyetle alınan antioksidanların %35-45’inin çay flavanoidlerinden kaynaklandığını belirtirken çayın demlenme sırasında sıcaklığının artması ile deme geçen antioksidan sayısının arttığını destekleyen sonuçlar bulunmuştur.
Çay içmek, kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor!
Yeşil çay siyah çaya göre daha fazla antioksidan etkiye sahiptir. Yüksek antioksidan aktiviteye sahip olan çay LDL ( kötü huylu kolesterol ) kolesterolün oksidasyonunu geciktirerek kanda miktarının azalmasını sağlamaktadır. Bu durum göz önüne alındığında çayın kalp hastalıklarının oluşma riskini de azalttığı unutulmamalıdır.
En yüksek antioksidan çay, beyaz çay!
Yeşil çay yüksek oranda bulunan kateşin ve diğer polifenolik bileşenleri içermesinden dolayı siyah çaydan daha güçlü kanser önleyici iken, beyaz çay çaylar içerisinde bu bileşenleri en yüksek oranda bulundurmasından dolayı kanserle mücadelede daha güçlü etkilere sahiptir.
Tüketirken dikkat edelim!
Tüm yaş grubunda öğünle alınan demirin; çayın içerdiği bazı fitat ve tanenler nedeni ile emiliminin azalması ile sonuçlanabileceği ve bu durumun demir eksikliği anemisine neden olabileceğinin unutulmaması gerekmektedir. Bu durumdan kaçınmak için ise öğünle değil öğün sonrasında ve mümkünse açık olarak tüketilmesini öneriyoruz. Ayrıca çayın içersine sıkılan 2-3 damla limon suyu da bu olumsuz durumun oluşumunu engellemektedir.
Hangi bitki çayını tüketebilirim?
ADAÇAYI YAPRAĞI
Eski Mısırlılar adaçayını doğurganlık, bereket, verimlilik amacıyla kullanıyorlardı. Günümüzde ise adaçayı bitkisinin içerdiği uçucu bileşenlerin ağız ve boğazda enfeksiyon ve iltihaplarda yararlı olduğu bilinmektedir. Karaciğeri canlandırıcı ve sindirim sistemlerini ve fonksiyonlarını düzenleyici tonik olarak alınabileceği bildirilmektedir.
Menopoz dönemi için rahatlatıcı!
Terlemeyi önleyici ve östrojen hormonunu salgılayıcı etkisi sayesinde menopoz dönemi sıkıntılarının atlatılmasında olumlu etkide bulunmaktadır.
Fakat hamilelik sürecince düşük riskine neden olabileceği için kullanılması önerilmemektedir.
BAMYA ÇİÇEĞİ (HİBİSCUS) ÇAYI
Tohumları, idrar söktürücü ve tonik etkilidir. İçerisinde yüksek oranda bulunan ve zayıf emilim gösteren meyve asitlerine bağlı olarak hafif laksatif etkiye sahiptir; iştah artırıcıdır.
Soğuk algınlığı ve nezlede şikâyetleri hafifletir, öksürükte balgam söktürücüdür.
Ayrıca bazı yapılan klinik çalışmalarda hibiscus çiçeklerinin yüksek tansiyonu düşürdüğü ve kan lipit seviyesini düzenlediğini, kolesterol düşürücü etkileri ve tip 2 diyabeti kontrol edici özelliklerini de ortaya koymaktadır.
BİBERİYE YAPRAĞI
Biberiye Avrupa’da eski zamanlardan beri tonik ve uyarıcı olarak kullanılmaktadır. Eski Yunanlılar döneminde, hafızayı kuvvetlendirmek ve konsantrasyonu arttırmak amacıyla, bilginlerin başlarına biberiye çelenklerini taktığı söylenmektedir.
Biberiyenin antioksidan özelliği bulunmaktadır.
Tek başına çok yüksek dozlarda kullanılmamalıdır, çeşitli yan etkilerinin bulunduğu belirtilmektedir.
IHLAMUR ÇİÇEĞİ
Geleneksel olarak ıhlamur çiçeklerinin rahatlatıcı etkisi vardır. Çay olarak gerginlik durumlarından kaynaklanan mide-bağırsak sistemi huzursuzluklarında kullanılmaktadır. Sinir sistemini güçlendirici, kramp çözücü, terletici, idrar söktürücü, bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır.
KAKULE MEYVESİ
Sık sık enfeksiyonlu hastalıklara yakalanan kişilerde direnç oluşmasına yardımcı olur. Ağız ve boğaz yangılarında iyidir. Uçucu bileşenleri safra artırıcı etkiye sahiptir. Sindirime yardımcı olur. Karaciğer ve safra şikayetlerinde, iştahsızlık durumunda yararlıdır. Soğuk algınlığı, bronşit, öksürük, yüksek ateş, şikayetlerinin hafifletilmesinde etkilidir.
MELİSA YAPRAĞI (OĞUL OTU)
Melisa sıklıkla, diğer rahatlatıcı ve gaz giderici bitkilerle kombine edilerek kullanılmaktadır. Yatmadan önce tercih edilen bitkilerden biri olan Melisa, genel rahatlatıcı özelliği ile stres kaynaklı uykusuzluk durumlarında ve bu nedenle karşılaşılan mide-bağırsak sistemi şikayetlerinde kullanılmaktadır.
REZENE MEYVESİ
Meyveleri hafif hazımsızlık problemlerinde, mide-bağırsak sistemine bağlı huzursuzluk durumlarında, kullanılmaktadır. Rezene meyvesi, özellikle bebek ve çocuklarda gaza bağlı olarak mide- bağırsak sistemindeki krampların hafifletilmesine yardımcı olur. Laktasyon döneminde ise süt artırıcı etkisinin olduğu bilinmektedir.
KUŞBURNU
Yangı giderici ve C vitamini içeriğine bağlı olarak, romatizma, gut gibi yangılı hastalıklarda hasta şikayetlerini hafifletmede yardımcıdır.
Sindirimi kolaylaştırır. Kolik sancısı, safra şikayetleri ve safra taşında yararlı olabilir.
Klinik çalışmalarda kuşburnu meyvelerinin ileri yaşlarda yaygın görülen bir dejeneratif eklem hastalığı olan eklem kireçlenmesi ve romatizma ağrılarının giderilmesindeki yararları ortaya konulmuştur. Kuşburnunun diyabet hastalarında ise etkili olup olmadığı konusunda net bir bilimsel bulgu yok.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.