Özgüven deyince aklımıza ne gelir? Genel anlamda baktığımızda kişinin bir işi yapmakla ilgili kendisi hakkındaki algısı, bir işi başarmakla ilgili ve kendisi hakkındaki düşünceleri. Bu düşüncelerin olumlu olması istenilen bir şey ama olumsuz olması özgüvensizlik dediğimiz durumlarda rastlanan istemediğimiz negatif bir şeydir. Bazen öz yeterlilik, öz imaj, öz saygı da denir. nihayetinde kendimizi nasıl gördüğümüz,kendimizle ilgili düşüncelerimiz ve kendimize verdiğimiz değerle ilgilidir mesele.
DÜŞÜK ÖZGÜVEN
Kendimizle ilgili dengeli bakışımız varsa sağlıklı bir özgüvenden bahsedebiliriz. Düşük özgüvende kişi genel olarak kendisini yetersiz görme eğiliminde olur. Kendisi hakkındaki düşünceleri olumsuz olur, kusurlarını , zayıf yönlerini, yetersiz olduğu durumları, hatalarını tıpkı bir merceğin seçici olarak büyük göstermesi gibi yapabildiklerine ve yeteneklerine, başarılarına kıyasla çok daha büyük gösterir. Düşük özgüven durumunda kişi başarılarını yeteneklerini , güçlü yönlerini çok da önemli değillermiş gibi küçük görme, bunları zaten herkesin yapabildiğini, hatta hiç önemli olmayan özelliklermiş gibi algılama eğilimi vardır. Tabi bir yandan da burada bir mükemmelliyetçilik söz konusudur, yani örneğin sanki kişinin hiç hata yapmaması gerekiyormuş , buna hakkı olamazmış gibi -tabi bu arada bu hata yapma lüksünün olmaması durumu kişinin sadece kendisiyle ilgili bir gerekliliktir, diğer insanlarla ilgili düşüncelerinde tamamen sağlıklı düşünür, onların elbet de hata yapabileceği ve bu şekilde ancak öğrenebildiğini düşünür- bakma durumu vardır dünyaya.
DÜŞÜK ÖZGÜVENİN SEBEPLERİ
Sürekli kendimizle ilgili düşüncelerimiz, kendimize karşı tutumumuz, kendimize nasıl davrandığımızdan bahsettik genel anlamda özgüveni tanımlamak için. Demek ki kendimizi nasıl gördüğümüz önemli , o halde bizi bize gösteren aynamız çok daha önemli olur o zaman öyle değil mi? Yani bizim dışımızda kalan bize ayna olan ”diğeri” … yani çocukluk dönemimizde bize ayna olan bize bakım veren bize bizim nasıl olduğumuzu gösteren aynalar -ailemiz- aslında… Genel anlamda nerdeyse tüm psikoloji ekolleri insanın ruh halinin, kişilik özelliklerinin, dünyada davranma biçimlerinin ve kendilik algımızın erken çocukluk döneminde geliştiğini düşünür ve bunu savunur. Özgüven de erken çocukluk döneminde yaşadığımız olaylarla kişiye bakım veren ailesiyle pek ala çok yakından ilgilidir. Bu dönemde sağlıklı bir bakım alınırsa genel olarak dengeli bir özgüvenin oluştuğu, aksi durumlarda( bakım verenin ihmali , suistimal, aşağılama, yetersiz bakım verme, sürekli eleştirilme ve ”sen yetersizsin, beceriksizsin ” mesajı veren ebeveyn davranışı vs. gibi olumsuz durumlar) ise özgüvenin düşük olduğu , kişinin kendilik algısının sağlıksız ve yetersiz olduğu gözlemlenmiştir.
DÜŞÜK ÖZGÜVENİ YÜKSELTMEK İÇİN
* Öncelikle kendimiz ve diğer insanlar hakkındaki inançları bir durup düşünmemiz lazım. Mesela acaba kendim hakkındaki inancım nedir ? Kendimi nasıl görüyorum? Diğerlerini nasıl görüyorum? İstediklerim ve yapabileceklerim imkanlar dahilinde mümkün ve gerçekçi olan şeyler mi? Mümkün olan şeyleri diğer insanlar ya da başarılmış şeyleri başaranlar nasıl başardı? Başarmak için gerekli olan şeyler nelerdir? Çalışmak hakkında kendimiz hakkındaki samimi inançlarımız neler sorgulamak… Tüm bu şeyleri irdeledikten sonra yapmamız gereken birkaç şey mesela;
=>Gerçekçi olun
Hiç kimse başardığı şeyi emek vermeden , birdenbire yapmamıştır. Başarının ardında mutlaka disiplinli bir çalışma vardır. Korktuğumuz, başaramayacağımızı düşündüğümüz şeyleri hiç yapmamak, bir girişim olmadan, program dahilinde küçük adımlarla üstüne giderek çalışmadan birden bire gökten zembille iner gibi başarmayı beklemek, bir gün uyanıp bu yapamadığımız şeyleri yapabiliyor olmak ne kadar gerçekdışıdır değil mi? Madem durum budur, o zaman buna göre davranmak ve bir adım atmak, küçük de olsa adımları sürekli halde tutmaya çalışmak bize başarıyı getirecektir.
Unutmayın kendinizi diğerleriyle kıyaslamak yerine kendi elinizden gelenin en iyisini yapmaya odaklanın. Ayrıca, önceki gece ne kadar uyuduğunuz, yediğiniz yemek çeşitleri, sosyal etkileşimleriniz ve ne kadar çalışmanız gerektiği gibi faktörlere bağlı olarak en iyinizin günden güne değişebileceğini unutmayın.
=>Başarılarınıza odaklanın
Günün sonunda, yapabileceklerinizi gözden geçirmek için zaman ayırın. Yaptığınız ilerlemeler ve denemeleriniz için kendinizi takdir edin. İnsanlar genelde alışık olduğu durumlara ve ortamlara sıkı sıkıya bağlıdır. Bu konfor alanıdır, konfor alanında kalmak güven verici ve huzurlu olsa da bir yerde orada öylece kalmaya mahkum eder insanı ve ilerlemeyi engeller. Konfor bölgenizden hiç çıktınız mı? Tutarlı, sağlıklı riskler almak özgüveninizi arttırmanıza yardımcı olur ve yenilikler sizi canlandırır.
=> Dış koşullar yerine kendinize bakın
Gerçekçi hedefler hepimiz için kendimizi daha iyi hissettirecek durumlarda olmamıza olanak sağlar. En pahalı ev veya arabaya sahip olmanız gerektiğine inanmak gibi maddi, dışa dönük hedeflerden uzak durun. Kendinizi, herhangi bir zamanda gelebilecek veya gidebilecek mal varlığınızla tanımlamayın. Kim öz saygısını bu kadar dayanıksız bir temele dayandırmak ister? Bunun yerine, kişisel, içsel olarak sizi motive eden bir amaç belirleyin. Sizin için gerçekten önemli olan nedir? Hangi değerler kalbinize yakın? Yaşamda bunlara yönelmek, özgüveninizi artıracaktır.
=> Yaşamınızda aktif katılımcı olun
Hedeflerinizi belirleyin ve hedeflerinize ulaşma yolunda düzenli ve yönetilebilir adımlar atın. Her ne kadar takım çalışması güçlü bir sinerjik etki yaratabilse de, başkalarının harekete geçmesini beklerken eliniz kolunuz bağlı oturmayın. Stratejik düşünün ve kendi gücünüzle harekete geçin.
=>Olumlu zihinsel imgelemler kullanın
Başarılı olduğunuzu hayal edin. Kim ve ne olmak istediğinize dair net bir vizyon yaratın ve bu görüntüleri zihninizde prova edin. Bunu yaparken, kendine güvenli olmayı prova edin. Kendinize “Kendisini seven ve kendisine saygı duyan bir insan ne yapar?” diye sorun ve şekilde davranmayı deneyin.
=> Olumlu düşüncelere odaklanın
Alışkanlık halindeki düşüncelerinizin farkına varın, olumsuz ve sabote edici olanları eleyin. Bu, tehlikeleri görmezden geldiğiniz anlamına gelmez, ancak aksilikler veya zorluklarla nasıl başa çıkabileceğinizi düşünerek gerçekçi ve iyimser düşünürsünüz. Kendinize “Ne yanlış gidebilir?” demek yerine, “Ne doğru gidebilir?” veya “Mümkün olan en iyi sonuç nedir?” diye sorabilirsiniz. Düşüncelerinizin duygularınızı etkilediğini kabul edin.
=> Sahip olduklarınızın farkında olun
Hayatımızda sahip olduğumuz şeyleri düşünmek ve farkına varmak arada bunları kendimize hatırlatmak bizim için olumlu bir enerji sağlayacaktır. Hayatınızın bir hediye olarak değerini bilin. Şu andaki durumunuz tam olarak sizin istediğiniz şey olmasa da, hala nimetler içeriyor. Umut ışığını bulmaya çalışın.
=> Sağlıklı kişisel bakım egzersizleri yapın
Her şeyden önce bir insan olarak kendinize özgü değere sahip olduğunuz için, kendinizi sevmek ve beslemek için harcadığınız zamana ve etkiye değdiğinize inanın. İkincisi, sağlığınıza özen gösterin, besleyici bir şekilde yemek yiyin, yeterli uykunuzu alın, düzenli olarak egzersiz yapın, ayrıca dinlenmek ve rahatlamak için zaman ayırın.
=> Spor yapın
Düzenli yürüyüşler ve spor yapmak vücudunuzun sağlığı açısından sizi zinde tutacaktır. Spor yapan bir vücut hem sağlıklı hem de diri olacaktır, bu sayede hem dış görünüşünüzün daha sağlıklı durmasını ve canlı kalmasını sağlayacaksınız hem de spor yapma sonrası salgılanan hormonlar kendimizi daha iyi hissetmemize ve mutlu olmamıza yardımcı olacaktır.
=> İhtiyaçlarınızı sağlıklı şekilde karşılayın
Buradaki amaç, süreçte kimseye zarar vermeden veya ideal olarak diğer insanlara fayda sağlarken hedefinize ulaşmaktır. Bu yüzden pasif olmak (diğer insanlara saygı duyduğunuz, ancak kendinize saygı duymadığınız anlamında) veya saldırgan (kendinize saygı duyduğunuz ancak diğer insanlara saygı duymadığınız anlamında) olmak yerine, katılan herkese saygı duyarak iddialı davranın. Öyleyse, önce neye ihtiyacınız olduğunu tanımlamanız ve daha sonra bu ihtiyaçları karşılamak için seçeneklerinizin ne olduğunu tanımlamanız gerekir. Bunu yaparken, kendinize ve başkalarına, herkese saygılı olduğunuzu gösterirsiniz.
Unutmamak gerekir ki değişim mümkündür, yeter ki değişim için yeterli motivasyon ve isteğe sahip olalım ve değişim için gerekli yöntemleri belirleyelim. Sona bir söz bırakalım
“İlerlemenin sırrı, başlamaktan geçer. Başlamanın sırrı ise; tek bir seferde yapılması zor olan karmaşık işleri, üstesinden gelinebilir daha küçük işlere bölmekten.” Mark Twain
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.