AIDS ve Beslenme | Diyetisyen Tavsiyesi

Enfeksiyon hastalıkları ,tarihin en eski dönemlerinden bu yana insanlık için önemli bir sorun olmuştur.AIDS ve “HIV +”ise son yıllarda enfeksiyon hastalıkları arasında tarihteki önemli yerini almıştır.Bir zamanlar veba, sonra tüberküloz derken şimdi AIDS çağın enfeksiyon hastalığı olarak konuşuluyor.

Bu hastalığın fizyolojik boyutunun yanında sosyal bir boyutunun da olması ise hastalığı olduğundan daha “korkunç” bir boyuta taşıdı.

Ben bu yazımda kendi uzmanlığımla ilgili olarak beslenmenin enfeksiyon hastalıkları ve dolayısıyla AIDS üzerindeki etkilerinden bahsedeceğim.

Her hastalıkta olduğu gibi beslenme yönü olmayan bir tedavi programının başarı şansı yoktur.Beslenme, özellikle immün sistem(bağışıklık sistemi) açısından önem taşır.Çünkü, immün sistemin ihtiyacı olan enerji ve besin ögelerinin organizmaya sağlanması tedavinin ön şartıdır.

HIV ile enfekte olan bir insanın immün sistemi hasar görür.Doğru beslenme bu anlamda hem hastalıktan korunmada hem de enfekte olmuş kişinin immün sisteminin eski fonksiyonlarına kavuşmasında etkili olur.

AIDS , vücut için net bir katabolik süreç(yıkım süreci )taşıyan bir hastalıktır.Bunun nedenleri:

İştahsızlık(hatta anoreksiya),vücut çalışma hızında ve dolayısıyla enerji harcamasında anlamlı artış,vücut proteinlerinde ve yeni protein sentezinde azalma,kas yıkımı,yağ oluşumunda azalma olarak özetlenebilir.

Yapılan çalışmalar AIDS hastalığında ve diğer enfeksiyon hastalıklarında dengeli beslenmenin iyileştirici etkisini kanıtlamıştır.

Dengeli beslenme, vücudun sağlıklı kalabilmesi için gereken besin öğelerini(vitamin,mineral karbonhidrat,protein,yağ,sıvı) yiyeceklerle almak demektir.

Tüm bu anlattıklarımdan yola çıkarak diyet tedavisinin temel prensiplerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.

*Birey,durumuna uygun enerji ihtiyacını sağlamalıdır.Enerji ihtiyacını karşılarken dikkat edilmesi gereken, aşağıda bahsedeceğim günlük besinleri aldıktan sonra eklenecek gıdaların dikkatli seçilmesidir.Enerji açığını kapatmak için sadece kalori içeren yiyecekler değil hem besleyici hem kalorili gıdalar tercih edilmelidir.Örneğin sütlü tatlılar,dondurma çikolata ve abur cuburlara tercih edilmelidir.

**Diyetin karbohidrat içeriği %50-60 arasında tutulmalıdır.

Bunun için ise günde üç kez sebze veya salata,en az 3 kez meyve ve en az dört kez de makarna,ekmek,pilav,pirinç,bisküvi ve diğer tahıl ürünleri tüketilmelidir.

***Diyetin yağ içeriği %30 civarında tutulmalıdır.

Yağ ihtiyacını karşılarken kızartılmış yiyeceklerden,kavurmalar ve katı yağlardan uzak durulmalı,zeytinyağı tercih edilmelidir.

****Diyetin protein içeriği %30 civarında olmalıdır.

Protein ihtiyacı ;günde en az iki kez et ya da türevleri,peynir gibi gıdalardan karşılanmalı.En az 2 su bardağı kadar da süt veya yoğurt alınmalıdır.

*****Hastanın vitamin-mineral ihtiyacı yiyeceklerle alınana ek olarak tablet şeklinde takviye edilmelidir.

Vitamin-mineral içeren sebze ve meyveler üçer porsiyon alındığı halde pek çok vitamin ve minerali bir arada bulunduran multivitamin tabletleri alınmalıdır.

Tüm bu prensiplerin uygulanmasında iştahsızlık ve tad almada sorun yaşanması durumlarında baharatlardan faydalanılmalı ve öğün saatleri değiştirilmelidir.Sık sık ve azar azar yemek sorunu önemli ölçüde azaltır.

Yiyeceklerin hazırlanması ve tüketilmesi aşamasında dikkat edilmesi gerekenler ise şunlardır:

-Yiyeceklere dokunmadan önce ve sonra ellerin yıkanması

-Sebze ve meyvelerin yıkandıktan sonra soyularak tüketilmesi,pişirilerek tüketilenlerin iyi pişirilmesi.

-Yemek hazırlanılan ve tüketilen malzemenin çok iyi temizlenmesi

-Az pişmiş hayvani gıdaların tüketilmemesi

-Yiyeceklerin kısa sürede tüketilmesi.

Son olarak sıvı alımının önemini vurgulamak istiyorum.Günde 8-10 bardak su ,meyve suyu,ayran yada süt gibi sıvılar tüketilmelidir.Yemeklerde olduğu gibi azar azar ve sık sık tüketim sıvı almayı kolaylaştırabilir.

Sağlıklı günler diliyorum.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu