Ketojenik Beslenme Nedir? | Dyt. Beyza Yalav

Son zamanlarda popülerliği artmış olmasına rağmen, ketojenik beslenme yeni çıkmış bir beslenme modeli değildir. Özellikle çocuklarda ilaç tedavisine direnç gösteren epilepsi tedavisinde neredeyse 100 yıldır kullanılmaktadır. 1970’lerde Dr. Atkins’in hastalarına kilo verdirmek için uyguladığı iki haftalık düşük karbonhidrat içerikli beslenme ile popüleritesi artmaya başlamıştır.

Ketojenik diyetler ile ilgili ülkemizde aslında büyük bir bilgi kirliliği ve yanlış bilgi var. Yalnızca halk arasında değil meslektaşlarım arasında bile Avrupa ve Amerika’da yıllardır uygulanan ketojenik diyetler hala doğru bilinmiyor. Ketojenik diyet günlük karbonhidrat alımının 40 gramın altında olduğu diyet çeşididir. Ketojenik diyet veya kısaca keto diyeti, düşük karbonhidratlı bir beslenme programı olması nedeniyle yağ yıkımını hızlandırabilecek bir beslenme modelidir. Sağlığa faydaları ve kilo vermeye yardımcı olduğu hakkında pek çok çalışma bulunmaktadır. Ketojenik beslenme açlık yaşamadan etkili bir şekilde yağ yakmanızı sağlayacağı için pek çok hekim tarafından da önerilmektedir.

Ketojenik diyetteki ‘keto’ kelimesi, bu diyet ile vücudun keton adı verilen küçük yakıt molekülleri üretmesinden gelmektedir. Ketonlar, kan şekeri (glikoz) yetersiz olduğunda, vücut için alternatif bir yakıt kaynağı haline gelirler. Az miktarda karbonhidrat ve kontrollü miktarda protein tüketiminde keton üretimi gerçekleşir. Karbonhidrat alımındaki bu azalma, vücudunuzu ketozis adı verilen bir duruma sokar. Kandaki şeker seviyeleri düştüğünde yağ yakımı da artmaya başlar. Böylece vücut yakıt ihtiyacını yağlardan sağlamaya başlar. Bu durumun kilo vermeye yardımcı olmasının yanı sıra açlık hissini bastırma gibi etkisi de mevcuttur. Ayrıca tip 2 diyabetin ilerlemesinin önlenmesinde; kanser, epilepsi ve Alzheimer hastalığının tedavisine kadar sağlık üzerinde büyük faydalara sahip olabilir.

Karaciğerin yağ kullanarak ürettiği ketonlar, vücut için, özellikle beyin için yakıt olarak kullanılırlar. Beyin çok fazla enerji tüketen, devamlı olarak enerji kaynağına ihtiyaç duyan ve yağı doğrudan enerji olarak kullanamayan bir organdır. Beyin glikoz ve ketonları enerji kaynağı olarak kullanabilmektedir. Ancak ketonlar uzun vadede beynin enerji ihtiyacını karşılayamaz, bu nedenle ketozis durumunun uzatılması ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Ketojenik beslenme genel anlamda bol miktarlarda et, yumurta, peynir, balık, fındık, yağ, tohum ve lifli sebzeler içerir. Standart ve yüksek protein içerikli ketojenik diyetler günlük hayatınızda kısa süreli uygulama için daha uygun beslenme modelidir.

Her diyet modeli gibi ketojenik diyeti de uzun zaman uygulamak vücutta birtakım zararlara sebep olabilir. Sağlık riskleri göz önünde bulundurulduğunda diyete başlamadan önce mutlaka bir uzman görüşünü almanız gereklidir.

Literatürde ketozise girmeyi sağlayan birçok ketojenik bazlı diyet mevcuttur, peki her ketojenik diyet gerçekten de sağlıklı mıdır? Ketojenik diyetin bir çeşidi “Düşük kalorili ketojenik diyetler” Batıda uzun yıllardır obezite, tip-2 diyabet, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması gibi ağırlık kaybı gerektiren hastalıkların süreçlerinde ve bölgesel incelme, orantısız vücut kompozisyonu gibi durumlarda tercih edilmektedir.

DÜŞÜK KALORİLİ KETOJENİK DİYET NEDİR?

Ketojenik diyet ile düşük kalorili ketojenik diyet arasındaki tek ortak özellik diyetin günlük karbonhidrat içeriğinin 40 gramın altında olması ve bu sayede ketozisi doğal olarak sağlamasıdır. Bu temel özellik dışında iki diyet arasında pek de bir benzerlik yoktur. Ketojenik diyetler literatürde çok yüksek yağlı, düşük karbonhidratlı diyetler olarak uzun yıllar epilepsi tedavisinde kullanılmıştır. Daha sonra Atkins, Dukan, Taş Devri adları ile zaman zaman zayıflama diyetleri olarak kullanılmıştır. Yüksek yağlı, yüksek proteinli ketojenik diyetlerde enerji sınırlaması yoktur ve protein kaynağı olarak kullanılan hayvansal kaynaklar, uygulayan kişilerde yan etki olarak kolesterol yüksekliği, damar sertliği, kalp hastalıkları, kanser, kemik erimesi riskini tetiklemektedir. Ayrıca yeterli lif alımı da olmadığından bağırsak sağlığı olumsuz yönde etkilenebilir. Zaten yüksek yağlı, yüksek proteinli ketojenik diyetler ile yapılan çalışmalar bu tip diyetlerin risk oluşturmaması adına uzun süre uygulanmaması gerekliliğini vurgulamaktadır. Aynı zamanda bu tip diyetlerde vitamin mineral yetersizlikleri ve kabızlık problemleri yaşandığını da hepimiz biliyoruz. Düşük kalorili ketojenik diyetlerde ise ketojenik diyetlerden tamamen farklı olarak vücuda gereken kadar protein alınır, karbonhidrat ve yağ miktarı ise çok düşüktür. Yüksek yağ alımı olmadığından ketojenik diyetlerde olduğu gibi damar sağlığı ve kan değerleri olumsuz yönde etkilemez. Aksine bitkisel kaynaklı ve düşük miktarda yağ alındığından kan değerleri 6 hafta sonrasında olumlu yönde değişim gösterir. İhtiyaç kadar alınan protein aynı zamanda yüksek biyoyararlılığa da sahip olduğundan kas kütlesi korunmuş olur. Yani aslında kas kütlesi korunarak ağırlık kaybı yalnızca yağdan sağlanır. Hızlı kilo kaybetmenin zararlı olmasının sebebi vücudun kasını ve suyunu kaybetmesi olduğu için bu diyetle sağlanan kayıp aksine sağlığı olumlu yönde etkileyecek bir kayıptır. Bunun yanında kaybedilen yağ vücudun hangi bölgesinde fazla ise oradan gittiği için bölgesel incelme ve vücudun orantılı hale gelmesi kaçınılmaz oluyor. Yapılan birçok çalışma da göstermiştir ki düşük kalorili ketojenik diyet ile ilk iki ayda hızlı giden kilo yağdan olduğu takdirde hızla geri gelmez hatta sekiz yıla kadar korunmaktadır.

DÜŞÜK KALORİLİ KETOJENİK DİYET HERKES TARAFINDAN UYGULANMALI MI?

İşte bu sorunun cevabı en önemli nokta. Ancak ve ancak doğru kişilerde, doğru şekilde planlanmış bir düşük kalorili ketojenik diyet tüm olumlu etkileri sağlar. Doğru bir şekilde düşük kalorili ketojenik diyet yapabilmek için de diyetin içeriğinin en doğru şekilde planlanması ve gerekli besin desteklerinin kullanılması için bu tip bir diyetin sağlık profesyonelleri; doktor veya diyetisyen kontrolünde olması önerilmektedir. Ayrıca bu tip diyetlerin uygulanması için bilimsel çalışmalar özel içerikli gıdaların kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır. Düşük kalorili ketojenik diyete uygun ve yüksek biyoyararlığı olan protein kaynaklarından üretilen bu özel gıda ürünlerini Türkiye’de şu an SDM Gıda firması sağlamakta ve ürünleri sadece bir diyetisyen reçete edebilmektedir.

Tüm bu özelliklerinden dolayı diyetisyen olarak ben uygun gördüğümmdanışanlarımda çok kez düşük kalorili ketojenik diyeti uyguladım ve hayat kalitelerinin, uyku düzenlerinin arttığını, sağlıklı beslenme düzenlerinin oluştuğunu ve sağlık parametrelerinin olumlu yönde arttığını deneyimledim. Hem obezite hem de bölgesel incelme hedefleyen danışanlarımda uygulamaya devam ediyorum.

Başa dön tuşu