Uyku Sorunları

Uyku, beyin ve vücut için enerji tasarrufu ve onarıcı işlevlerde rol oynar.Uykunun uzun süreli hafızanın depolanması ve oluşumuna, beyindeki toksinlerin atılmasına ve duygusal düzenlemeye katkı sağlaması mümkündür.Hayatımızı sürdürmek ve kaliteli bir şekilde yaşayabilmek için yeterli miktarda ve kaliteli şekilde uyuyabilmemiz gerekiyor.İnsanlar bazen hayatta kalabilmek ve iyi bir yaşama sahip olabilmenin uykuya bağlı olduğunu unutabiliyor.Uyku kalitesinin düşmesi önemsenmeyebiliyor.Fakat uyku, hayatın akışından en fazla etkilenen yaşamsal ihtiyaçlardan biri.Kimi zaman yaşamda ufak bir değişiklik bile uyku alışkanlıklarını bozabiliyor.

Günlük yaşamda her insan stres, kaygı ve endişe duyar.Normal düzeyde olduğunda her biri bizim için harekete geçirici birer araçtır.İşe gitmeye, çocuklarımıza bakım vermeye, kira ve faturaları ödemeye bizi sevk eder.Aşırı stres, kaygı ve endişe duyan insanlar vardır ki bu onları bunaltır ve bir süre sonra kişinin gevşeme ve uykuya dalma yeteneklerine sızmaya başlar.Bazen uykusuzluğun kendisi stres verici olabilir bu yüzden uykuya dalmakta endişe duyan bazı insanlar yataklarında rahatlayamazlar çünkü ne zaman uyuyacakları konusunda endişelenirler.Endişe uykusuzluğu beraberinde getirir ve böylece kısır bir döngü oluşur.

Uyku genel uyarılmışlık halinin çok düşük olduğu ve parasempatik sistemin (dinlenme ve gevşeme sistemi) aktif olduğu durumlarda meydana gelir.Stres altında olan kişide ise genel uyarılmışlık hali oldukça yüksektir.Yoğun stres vücudu alarma geçiren kaç ya da savaş tepkisinin oluşmasına yol açar.Dolayısıyla stres halinde olan kişide uyuma zorlaşır ve uyku bozuklukları yaşanır.

Uykusuzlukta anksiyetenin hem sebep hem sonuç olabileceğini söyleyebiliriz.Anksiyete bozukluğu olan bireylerin gece yatağa girdiklerinde çok yoğun rahatsız edici düşünceler aklına gelebilir.Örneğin “ya bütün gece uyuyamazsam?”, “oğlumun başına ya kötü bir şey gelirse?”, “benim hakkımda ne düşündü acaba?”, “galiba hasta oluyorum”, “vücudum çok sıcak, galiba ateşim çıktı?” vb gibi düşüncelerin varlığından dolayı uykuya dalmada oldukça güçlük yaşayabilirler. Güncel araştırmalar incelendiğinde de anksiyete ile ilgili problemler yaşayan kişilerin yaklaşık olarak yarısının uyku problemleri de yaşadığını göstermektedir.Uykusuzluk anksiyete bozukluğu için bir risk faktörü de olabilir.Anksiyete bozukluğunda görülen semptomları daha da şiddetlendirebilir ve iyileşmeyi zorlaştırabilir.Depresyon ve uyku problemleri genellikle iç içe geçmiştir. Gece uykuya dalma ve uyanma güçlüğü gibi uykusuzluk semptomları, depresyonun yaygın semptomlarıdır.Yaşanan uyku sorunları aynı zamanda depresyonu tetikleyebilir.Travma sonrası stres bozukluğu da uyku kalitesini düşürebilir ve uykusuzluğa yol açabilir.

Uyku yoksunluğu beynimizi, duygusal süreçlerimizi ve karar verme mekanizmamızı olumsuz etkileyen faktörlerden biridir.Bir grup sağlıklı yetişkinin bir kısmını bir gece uykusuz bırakıyorlar ve diğer bir kısmının yeterli miktarda uyumasına izin veriyorlar.Ertesi gün duygusal beyinlerinin bu duruma nasıl tepki verdiğini anlamak üzere MRI cihazı ile beyinleri inceleniyor.Özellikle amigdalaya odaklanılıyor.Amigdala dediğimiz beyin bölgesi, duygusal tepkilerin oluşumunun en önemli bölgelerinden biri.Gece uykusunu tam almış insanlara bakıldığında amigdala uygun ve orta dereceli bir reaktivite sağlıyor.Fakat uykusuz kalan insanlarda amigdalanın hiperaktif olduğu görülüyor.Uykusuzluk koşulları altında amigdala yüzde 60 daha duyarlı olduğu saptanıyor.Uyku süreçlerini incelerken ikinci odaklanılan bölge preforontal korteksti.Burası gözlerinizin tam üzerinde yer alır ve beynin en gelişmiş bölgelerinden biridir.Prefrontal korteksi beynin CEO’su olarak düşünebilirsiniz.Beyninizin bu bölümü genelde “bilinçli” bölge olarak nitelenir, zira algılama, hafıza ve irade gibi yüksek bilişsel işlevleri yürütür.Prefrontal korteksiniz, itki kontrolü, sağlıklı karar verme, alternatifleri gözden geçirme gibi işlevlerde uzmandır.

Uykusunu tam alan insanlarda, prefrontal korteks ve amigdala arasında güçlü bir iletişim ve bağlantı vardı.Uykusunu alamayan kişilerde ise bu iki mekanizma arasındaki bağlantı kopmuştu.Sonuç olarak amigdala (duygusal merkez) uyku eksikliği nedeniyle çok daha tepkisel cevap veriyordu.Uykusuz kaldığımızda sanki hepimiz duygusal gaz pedalına dönüşüyoruz ve düzenleyici kontrol freni de çok az çalışıyor.

Uyku ile ilgili yapılan bir diğer çalışma ise uykunun, bir kişinin başkalarının duygularını ve niyetlerini ne kadar doğru değerlendirebileceğini etkilediğini göstermiştir.Uykusuz kalmış bireylerin nötr bir sosyal etkileşimi daha olumsuz bir etkileşim ile karıştırması daha olasıdır.Uyku sorunu yaşayan kişi, iletişimde olduğu insanın kendisine karşı olumsuz duygular beslediğine inanma olasılığı daha yüksektir.Böylece bu kişi sosyal etkileşimden sonra kendini depresif veya endişeli hissedebilir.Uyku yoksunluğu, olumsuz görüntüler algınızı artırarak farklı duygusal ipuçlarını ayırt etmeyi zorlaştırabilir.Yukarıdaki araştırmada da bahsedildiği gibi, uyku yoksunluğundan sonra duygusal uyaranları ayırt etmedeki bu azalma, amigdalanın (duygusal merkez) artan aktivitesi ile bağlantılıdır.Uykusuz beyin, amigdala ve prefrontal korteks arasındaki etkileşimlerde değişikliklere maruz kalır ve bu da duygusal düzenlemede değişikliklere neden olur.Uyku yoksunluğunun kişinin ruh halini bozduğu ve kişiyi stresli, kızgın, üzgün hissetmeye daha duyarlı hale getirdiği gösterilmiştir.

Yapılan araştırmalara göre sürekli olarak 7-9 saatlik uykudan daha az uyumanın işleyen bellek, dikkat ve uyanıklıkta sürekli bir düşüşe yol açtığı belirlenmiştir.Aynı zamanda uyku yoksunluğu yaşayan insanların bilişsel performanslarında düşüşler gözlenmiştir.Buna ek olarak yapılan çalışmalarda uyku yoksunluğu iş hayatındaki verimde düşüş, zayıf akademik performans ve azalan öğrenme kapasitesi ile ilişkilidir.

Bilişsel Davranışçı Terapinin (BDT) uyku sorunları çözümündeki başarısı çalışmalarla gösterilmiştir.Terapi ile kişinin düzenine uygun olan, kişiye iyi gelen yöntemler seçilerek uyku problemleri ve beraberinde getirdiği sıkıntılar bir çözüme ulaştırılabilir.Uyku hijyeni çalışmaları, uyku sorununu çözmeye katkı sağlayabilir.Kişi iyi bir uyku için yatak odasını sadece uyumak için kullanılmalıdır ve uyumak için ayrı kıyafet giyilmelidir.Kişi yatağa gideceği saati geciktirmemelidir. Uyku saatine yakın yoğun egzersizlerden, ağır yiyecek ve içeceklerden uzak durmak uykuya dalma sürecini kolaylaştıran fiziksel hazırlıklardandır. Uyku saatine yakın bilgisayar ve cep telefonu kullanımından kaçınmak da uykuya dalmayı ve uyku kalitesini olumlu yönde etkiler.

Yaşanan uyku problemi ve yol açtığı sıkıntılar kişiden kişiye farklılık gösterir.Sonuç olarak, sıkıntının giderilmesi için kullanılan tedavi yöntemleri de kişiye özgü ve farklı olacaktır.Unutulmamalı ki uyku sorunları, kişiye uygun yöntemler kullanılarak yürütülen bir terapi süreci ile iyileşme sağlanabilecek sorunlardır.


Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Başa dön tuşu